"Yoğun iş temposuna rağmen www.memohaber.com’un “Kahve Molası”na konuk olan Gaziantep ve Türkiye’nin önemli iş dünyasının tanınan ismi büyüyen Gülsan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Topçuoğlu, www.memohaber.com İnternet Haber Sitesi Yayın Koordinatörü Mehmet Taşçı’nın sorularını yanıtladı."
Sadece Türkiye'nin değil dünyanın ihtiyaç duyduğu yatırımlarla büyüyen Gülsan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Topçuoğlu ile Gülsan Holding’in hikâyesi, gençlere ve sektörlere yönelik öneri ve tavsiyeleri, piyasalardaki son gelişmeleri ve Gülsan Holding tarafından gerçekleştirilen sosyal sorumluluk projeleri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Umarız sizler de keyifle okur bu güzel deneyimlerden önemli kazanımlar çıkarırsınız.
DÜNYANIN İHTİYAÇ DUYDUĞU YATIRIMLAR
Gülsan Holding’in kuruluşundan bu güne kadar geçirdiği aşamaları anlatır mısınız?
GÜLSAN, Rahmetli amcam Naci Topçuoğlu, babam Ali Topçuoğlu ve diğer amcam Vedat Topçuoğlu’nun birlikte yola çıkmalarıyla kuruldu. Ancak Gülsan’ın temelini oluşturan Topçuoğlu Otomotiv olmuştur. 1934 yılında nakliye firması olarak Mustafa Hilmi Topçuoğlu tarafından kurulmuştur. 1976 yılında Gaziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde 3 bin metrekarelik alanda 40 işçisiyle birlikte Merhum M. Naci Topçuoğlu, Ali Topçuoğlu ve Vedat Topçuoğlu ile beraber Sünger Yatak üretim tesisleriyle sanayi işletmeciliğine başlamıştır. Önceleri ticaret ağırlıklı bir iş çerçevesiyle çalışmalar yapılırken, 1976’dan sonra sanayici olmanın temeller atıldı.
1976 yılından sonra çok kısa bir süre sünger ve yatak imalatı yaptık Daha sonra hacim ve bölgesel olmanın dışında büyüme imkânlarının o günün şartlarında zorluğundan dolayı farklı bir sektöre geçiş yapma kararı aldık. Polipropilen sentetik çuval üretimine başladık. Gülsan’ın en önemli özelliği ilkleri ve ilkeleriyle olaylara bakışı açısı. Yapmış olduğu iş kollarında Türkiye’de ilkleri yapan bir firma özelliğine sahip. Sentetik çuval üretiminde de 1980 yılına kadar düz tezgâhlarda dokunan kumaşlardan üretim yapılırken ilk yuvarlak tip dokuma tezgâhlarını Türkiye’ye getiren firmayız. Böylece o günlerde yeni bir teknolojiyi Türkiye’ye getirdik. 1982 yılında çuval üretimi, 1994 yılında da polipropilen halı ipliği üretimi yaptık.
1994 yılında da polipropilen halı ipliği üretimiyle halı sektöründe yeni bir dönem açılmasını sağladınız. Bu yeni dönemin öyküsünü bizimle paylaşır mısınız ?
Polipropilen halı ipliği üretimine Türkiye’de ilk başladığımızda 1994 yılında Gaziantep’in halı ihracatı 30 milyon dolar civarındaydı. Ve bunun da %90’ı akrilik iplikten, %5’i yün iplikten yapılan halılar oluşturmaktaydı. Dünya geneli bir araştırma yaptık ve polipropilen ipliğin çok hızlı ivmesi olduğunu gördük. Türkiye’de halıcılarla bunu paylaştığımızda, “polipropilenden halı olmaz, bu işe girerseniz batarsınız.” dediler. Olayı incelediğimizde Avrupa’da çok hızlı üretim büyümesi ve polipropilenden yapılan halılarda da inanılmaz bir satış bulunmaktaydı. Bunun başlangıcının da 1991 yılında Rusya’da parçalanma ile birlikte hızlı bir trendin olmasıydı. Biz buna rağmen yurtdışındaki gelişmeleri görerek yatırım kararı aldık. İç piyasa da satış yapamasak dahi ihracat yaparız diye düşündük. O zaman şirkette satıştan sorumluydum. Tanıdığımız insanlara ürettiğimiz numuneleri götürdük. Ve bu insanlar bobini alıp sandalyenin bir tarafına koyarak “bu iplikten halı olmaz” dediler. O zaman 12 milyon mark para değerinde yatırım yapmıştık. Kimse bize inanmadı. Bunun üzerine firma olarak Gaziantep-Şehreküstü’de halı tezgâhı kiraladık. 15 gün sistemi kurmak için uğraştık. Ve 15 günün sonunda tezgâhlardan halılar görülmeye başlandı. Tabii, ilk olarak tutkallar yüzeye çıktı, halı da keçeleşme oldu. Avrupa’dan aldığımız teknik danışmanlık ve tecrübelerimizi birleştirerek doğru üretim kriterleriyle makinaların ve bıçakların ısısı ve kullanılan apre malzemeleriyle yaklaşık 30-35 gün içinde doğru halıyı yere serdik. Gülsan, hem cesareti, hem dünyadaki gelişmeleri takip etmesi, araştırmacı yönü ve teknik destekle Gaziantep’e poliproplen iplikle yapılan halıyı tanıttı. Bugün Gaziantep’in geldiği nokta; 1,5 milyar dolar halı ihracatının %90’ı polipropilen iplikle yapılıyor. Bu şekilde bir değişim yaşandı. Tabii bizi takip edenler oldu, sektör büyüdü. Tezgâhın kaliteli çalışması anlamında verimlilik arttı. Dolayısıyla Gülsan’ın Gaziantep’e bu şekilde bir öncülüğü oldu.
Aldığınız riskle Gaziantep’te ve Türkiye’de halı sektörünün adeta önünü açtınız. Sizleri bu konudaki cesaretinizden dolayı kutlarız. Risk alma konusunda genç girişimcilere neler söylemek istersiniz?
Bu bağlamda girişimci olmak isteyen gençlere şunu söyleyebilirim; Hangi sektörde olursanız olun yeni bir işe girmezden önce girmeyi planladığınız işinizle ilgili her şeyi analiz edip risk almak lazım. Yenilik çok önemli… Öngörülebilen riskler alınabilir. Hep bir B planı olmalı. Gülsan olarak bir işe girdiğimiz de; analiz ederiz, uluslarasın piyasaları inceleriz… Bir sektöre gireceksek ve yeni bir iş yapacaksak çok ciddi bir şekilde analizini yaparız. Her işte mutlaka bir risk var. Alabileceğimiz kadar da risk alırız. Elbette bunun bir maliyeti olur… Risk almadan da girişimci olunmaz. Bu riskler öngörülebilir ve sizin taşıyabileceğiniz riskler olmalı. Şöyle bir örnek vereyim; 10 milyon dolarlık yatırım yapmaya karar verdiniz. Ve o iş yanlış oldu. Sizin başka işlerinizden bu on milyon dolarlık yatırımdaki zararınızı orta ve uzun vadeli işlerle telafi edebilmeniz lazım. Var olmak ve yok olmak noktasında bir risk almak doğru değil. Biz kurum olarak halı sektörüyle ilgili geleceği görerek vizyonu ortaya koyduk. Sonuçta kazanan sadece biz değil, sektörümüz, kentimiz ve ülkemiz oldu.
Gelişmeler ülkemizde sanayi kimliğini nasıl etkiledi ?
Bundan 10 yıl önce bir sanayiciye kendinizi tanıtır mısınız deseydiniz; 50 bin metre kare kapalı alanda, 200 bin metre kare arsa üzerinde günde 30 ton üretim yapan, 1000’in üzerinde kişi istihdam eden, 50 milyon dolar ihracat yapan bir firmayız derdi. Biz bugün artık bu değerlerin birinci öncelik olmadığını bir firmanın değerini, büyüklüğünü ölçmek için başka kriterler olduğunu söylüyoruz. Bunlar ise işletmede ki verimliliğiniz, kalite standartlarınız, patentli ürünleriniz, içinde bulunduğunuz sektörde kaç tane ürün geliştirip farklılık yarattınız, müşteri memnuniyeti, ürün geliştirme kabiliyeti, teknolojiyi kullanması ve şirketlerin karlılığı.
Gaziantep’in girişimcilik ruhunu nasıl değerlendiriyorsunuz ? Önceki kuşakla yeni kuşak arasında her hangi bir kuşak ayrımı görüyor musunuz ?
Girişimcilik ruhu fizibilite doğru bir şekilde yapıldığı sürece şehre artı değerler katıyor. Gaziantep’in girişimcilik genlerinde var. Gaziantep’te bazı sektörlerin büyümesi pozitif etki ile insanların birbirlerinden etkilenmesinden kaynaklanıyor. Eğer fizibiliteleri doğru yapmazsanız doğruları da yanlış hale getiriyorsunuz. Değişik iş kollarında, çok cesaretli, çok iyi araştırma yapan, yatırımlarla, üretim modelleriyle ve ürünlerle çok farklı yenilikler yapan girişimciler var. Bu durum şehrin dokusu ve kültürü haline geldi. Gaziantep için girişimcilik bir birikim ve şehrin yaşam tarzı. Bu şehirdeki girişimcilik kültürü sadece para kazanmak değil başarı odaklı bir yapılanma. Tabii bu kültürün kuşaktan, kuşağa geçmesi gerekiyor. Bu olaya sadece işletme sahipleri açısından bakmıyorum. Gerek profesyonel yöneticiler, gerek o işin başındaki patronların bu işi sahiplenmeleri gerekiyor. Yeni nesil iletişim aletleri ve teknolojiyi, interneti çok iyi kullanıyor ve bilgiye çok hızlı ulaşıyor. Yalnız burada şunu da belirtmeliyim; Birinci ve ikinci kuşak insanların yeni nesil gençleri çok iyi anlaması gerekiyor. Onların fikirlerine, yaptıklarına saygı duymaları gerekiyor. Gençlerin dinamizm ile birinci ve ikinci kuşak yetişkinlerin fikirlerinin harman edilmesi lazım.
İşçi işveren ilişkileri üretimi nasıl etkiliyor ? Örnek bir işverenin çalışanlarıyla ilişkileri nasıl olmalı ?
İşletme sahiplerinin temel hedefimiz bir şirkette ayda belli miktar mamul üretmek, katma değer sağlamak. Dolayısıyla sistemi doğru kurmak lazım. Kendi işletmemiz içinde de bu şekilde çalışma prensibimiz var. Çalışanları eğitmek lazım. Yeni nesille iş yerinde 8 saat çalışıyorsunuz ve bunu en verimli şekilde çalışmanız gerekiyor demek gerekiyor. Çalışanlara polisiye şeklinde takip ederek iş çözülmez. İş tariflerini ve iş akışını doğru yaparak iş tanımına uygun zaman etüdü yapmamız yeterli. Bazı iş yerlerinde interneti yasaklayalım, gazete okuyun deniyor Birinci kuşak ile genç kuşağın çatışmasının sebebi; birinci neslin interneti, müziği vs. yasaklaması. İşinizi çalışana doğru tarif edin ve kontrol edin. Eğer o kişi verimli bir şekilde işini yapıyorsa sorun yok. Eski alışkanlıklardan vazgeçmek gerekiyor. Bizim nesil çalışma odaklı. Yeni nesil ise; çalışma, başarı odaklı olup özel yaşamına, hobilerine saygı duyulmasını bekliyor.
“Ekibinizle Bütünleşmeniz Lazım”
İnsanoğlunun hayatında zorluklar ve engeller olabilir. Bakış açımız şu; Hiçbir şey imkânsız değil. Mücadele etmek lazım. Aileniz ve sizin sağlığınız yerinde ise onun dışında her şey halledilir. Hiçbir şey imkânsız değil. Sanayici olmak bir bağımlılık. Bu bağımlılık varsa hiçbir zaman bıktım demezsiniz. Umutlar, engeller vardır ancak ertesi sabah kalktığınızda yine aynı heyecanla pozitif olarak işinize dönersiniz. Tabii burada şunu vurgulamak lazım. Huzur çok önemli bir şey. Bir işyerinin ve çalışanlarının huzuru çok önemli. Bu ortamında yaratılması gerekiyor. İş yerinin huzuru ise ekip ruhu ile olur. Ekibinizle bütünleşmeniz lazım. Firmaların şunu da dikkat etmesi gerekiyor. Bazen firmalar çok hırslanıyorlar ve çok büyük yatırımlara giriyorlar. O günün şartlarına göre yapabileceklerini düşünüyorlar. Pazarda olan şeyler kendilerini çok farklı hesaplara götürebiliyor. Bu açıdan da firmaların güçlü bir sermaye yapısının olması. Öz sermaye/ Borç oranının dengeli olması. Nakit akışının çok iyi planlanmış olması. Gün 24 saat tek başına yapabilecekleriniz belli. Doğru ekibi kurmanız gerekiyor. Hırs aklın önüne geçmemeli. Bunları iş adamlarının görmesi gereken şeyler. Hiçbir iş son fırsat değil. Ticaret hiç yaşlanmıyor. Sürekli fırsat var.
DOĞRU TEKNOLOJİYLE ÇALIŞMALIYIZ
Günümüzde başarılı olmanın yollarından birisi de teknolojiyi iyi kullanmaktan geçiyor. Bu konuda neler söylersiniz?
Sanayi sektöründe büyük bir değişim yaşanan dünyamızda elbette bizlerde bu değişimi ve dönüşümü gerçekleştirmek zorundayız. Yatırımlarımızı gelişmeleri yakından takip ederek dönüşüme hızla uyum sağlayacak şekilde yapıyoruz. Dünya bu gün endüstri 4.0 ve dijital dönüşümle hızla kimlik değiştiriyor. AR-GE ve inovasyon merkezlerimiz, tasarım ve araştırma merkezlerimiz sektörümüzle ilgili her türlü gelişimi mercek altına alarak en iyiyi, en kalitelisini üretme ve mevcut pazarlarda ki gücünü arttırmaya yönelik çalışıyor. Başarılı şirketlere bakınca teknolojiyi iyi kullandıklarını, gelişime ve değişime açık olduklarını görüyoruz. Bizler de yüksek teknolojiye yatırım yaparak verimliliğimizi arttırabilir, yüksek katma değerli ürünler üretmeye başlayarak daha çok başarılı olabiliriz. Yenilikçi ürünler yeni pazarların bulunmasında ve mevcut pazarların korunarak geliştirilmesinde de önemli rol oynayacaktır. Bunun için eğitime önem vermek, çalışanlarınızın da teknolojiye uyum sağlayabilmesi için hizmet içi eğitimleri arttırmak zorundayız. Yeni nesil sanayi ve sanayicilik daha çok çalışmakla mümkün olacaktır.
OYUNLARA KARŞI UYANIK OLALIM
Son aylarda piyasalarda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Siz yıllarca Gaziantep Sanayi Odasında Meclis Başkanlığı yaptınız ve halen GAOSB Başkanlık görevini sürdürüyorsunuz bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Türkiye sahip olduğu değerler ve jeopolitik konumuyla çok stratejik bir yerde bulunuyor. Bulunduğumuz coğrafya ve stratejik konum ülke olarak çevremizde yaşanan olumsuz olaylardan etkilenmemize de neden oluyor. Avrupa, Rusya, Türki Cumhuriyetler, Ortadoğu, Akdeniz ve Afrika ülkeleri yoğun temas içerisinde olduğumuz bölgeler. Elbette bu yapı içerisinde de bölgemizde ve komşularımızda yaşanan gelişmeler zaman zaman bizi de olumsuz etkiliyor.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük önceliği sahip olduğu vatan toprağının bütünlüğünü korumak, güçlü bir ekonomiye sahip olmak, bağımsızlık ve özgürlüğünden ödün vermemektir.
Vatandaş olarak son dönemlerde yaşanan olumsuzlukları doğru okumak, olaylar karşısında temkinli olmak, akılla hareket ederek birlik ve beraberlik içerisinde ortaya koyduğumuz hedeflere ulaşmak için kenetlenerek daha çok çalışmak zorundayız. Yaşanan olaylarla görüyoruz ki artık ekonomik savaşlar da ülkelerin bağımsızlığını tehdit edebilecek boyutlara ulaşmış. Bunun için ülke olarak ekonomimizi güçlendirmek, güçlü ekonomiye ulaşıncaya kadar daha büyük öz verilerle çalışmak zorundayız. Ülkemizin sahip olduğu dinamikler ve her geçen gün etkinliklerimizin ve beraberinde gücümüzün artması elbette birçok dış mihrakı rahatsız ediyor ve bölgede güçlü ve büyük bir Türkiye istenmiyor. Her alanda ki gücümüzün azalması, ekonomimizin yıpranması, vatandaşlar arasında karamsarlığın arttırılması için zaman zaman top yekûn ekonomik saldırılara maruz kalıyoruz. Bunlara karşı hepimizin uyanık olması, olayları doğru okuması ve gerekli hamleleri yapması çok önemli.
Oynanan bu oyunlar karşısında bizlerin daha sağlıklı uzun vadeli planlar, doğru yatırımlar ve hamleler yapmamız gerekiyor. Gaziantep’teki sanayiciler sektörel taklitten uzak. birbirini tamamlayan veya Türkiye’de üretilmeyen ürünleri üretmeye yönelmemiz gerekiyor. Son zamanlarda özellikle ihracata yönelik katma değerli ürünlere daha fazla yönelmek yerine, inşaat sektörü gibi birbirinin aynısı olan yatırımlar yaptık. Bu sefer arz talep dengesi bozuldu ve piyasada yeterli talep oluşmadı. Bu anlamda biraz öz eleştiri yapmak gerekiyor. Bundan sonraki süreçte her sektör oyunu dünya kurallarına göre oynamak ve gelişmeleri yakından takip ederek üretimini tamamen yenilikçi ürünlere, ihracatın arttırılmasına, rotasını kendi işini en iyi yapanlar gurubuna çevirmek zorunda. Türkiye sanayicisi iş adamı bundan önce de krizler gördü. Biz 1994-1998, 2001-2008 krizlerini de gördük ama bizim 81-82 milyon nüfusumuz, dinamik bir yapımız ve güçlü bir ülkemiz var. İhracatla biz bunları aşabilecek güçteyiz. Gaziantep’in bugün 177 değişik ülkeye ihracat yapıyor. Bu olumsuzlukları aşmanın tek yolu daha çok çalışmak ve bizler daha çok çalışmalıyız, doğru yatırım yapıp eğitime çok önem vermeliyiz. Komşumuzla rekabet değil katma değeri yüksek ürünler yaparak ülkemize daha fazla döviz kazandırarak biz bu ülkeyi daha güçlü bir hale getirebiliriz.
BAĞIMSIZLIK RUHUYLA ÇALIŞIYORUZ
Gaziantep sürekli ihracatını istihdamını arttıran bir şehir bunu sizce nasıl başarıyor?
Gaziantep dünyaya rol model olabilecek örnek bir yapıya sahip ve hepimizin ortak paydası, hepimizin göz bebeği bir şehir.
Gaziantep düşman işgaline karşı verdiği kararlı mücadeleyi ve duruşu hiç kaybetmeden adeta bir kültür olarak benimsedi ve bu mücadele ruh bu şehrin kültürü ve sembolü oldu. Bu mücadele ruhuyla sanayide de, ticarette de, turizmde de aynı heyecan ve ruhla çalışıyor. Bir toplumda mücadele ruhu varsa başarılı olmaması için hiçbir sebep yok. Gaziantep’in bu tür krizlerde dirençli olması, bünyenin sağlam olması, başarıdaki en büyük sebep. Sanayinin ihracatçı bir yapıya sahip olması Gaziantep’in üreten ve dünyanın 177 ülkesine ihraç eden bir kent olma özelliğini sağlıyor. İş, üretim ve ihracat dünyasında ki bu sirkülasyon elbette kente önemli bir dinamizm kazandırıyor. Elde edilen bu başarı elbette piyasalardaki dalgalanma ve daralmalardan en az etkilenen şehir olmamızı sağlıyor. Suriye, Irak, Ortadoğu, Afrika, Amerika, Uzakdoğu gibi dünyanın 7 kıtasında 177 ülkeye ihracat yapan bir kentiz. 2019 yılında da tabi tedbirli olmamız gereken daha çok mücadele etmemiz gereken bir yıl.
2018 yılının ikinci yarısında ekonomide görülen sıkıntıları değerlendirerek 2019 yılı beklentileriniz hakkında bilgi verirmisiniz ?
2018 yılının ikinci yarısında ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve döviz kurlarında ki artış göz önüne alındığında 2019 yılı üreticiler için kolay bir yıl olmayacak. Ancak krizi el birliğiyle fırsata çevirmek ve daha çok çalışarak, üreterek, istihdam sağlayarak ekonomiye katma değer sağlamak zorundayız. Bizler gerek verimlilik, gerek yeni ürünlerle hitap ettiğimiz sektörlerde ağırlığımızı koyamaya devam edeceğimize, gerekse yeni pazarlarda daha etkin olarak dünya pazarlarında aktif oyuncular olmayı planlıyoruz. Ekip ruhuyla hareket ederek sorunları aşmayı ve 2019 yılını sorunsuz geçirmeyi planlıyoruz. Bu sıkıntıları ülke olarak, millet olarak, şehir olarak birlik ve beraberlik içerisinde aşacağız. Herkes üzerine düşenin de fazlasını yapmalı ve biz sanayiciler üretmeye devam edeceğiz, istihdamı korumaya devam edeceğiz, ihracatı arttırmaya devam edeceğiz, asla karamsar değiliz. Bu ülkenin dinamikliği, çok yüksek genç nüfusumuz, yetişmiş insan gücümüz 2019 yılında da diğer krizlerde olduğu gibi bu süreci sorunsuz bir şekilde aşmamızı sağlayacaktır.
İSTİHDAMI KORUMAK BİRİNCİ ÖNCELİĞİMİZ
Piyasalarda son aylarda yaşanan daralma, şirketlerinizi nasıl etkiledi?
Kurumsal yapıya ve kültüre sahip bir kuruluş olan Gülsan Holding ihracat ağırlıklı üretim gerçekleştirmektedir. Ekonomide yaşanan veya yaşanacak olumsuzluklar karşısında aldığımız önlemler ve uyguladığımız politikalarla krizlerden olumsuz etkilenmemizi önlüyor. Gülsan Holdingin araştırma ve geliştirme, kalite, hizmet alanındaki deneyim ve tecrübeye bağlı gücü ve müşteri memnuniyetiyle oluşturduğu misyonunu başarıyla sürdürmeye devam edecektir. Yaşanan olumsuzluklardan etkilenmeden çıkacağımıza inanıyorum. Tabi bu tür yavaşlamalarda piyasalardaki sıkışmalarda en önem verdiğimiz konuda istihdam. Sağladığımız istihdamı korumamız gerekiyor. Bu dönemlerde para kazanmayabiliriz ama bizim birinci önceliğimiz istihdamı korunması yani çalışanlarımıza karşı sorumluluk ve görevlerimizi en iyi şekilde yerine getirmemiz gerekiyor. Bu anlamda Gülsan Holding’in stratejisi de kültürü de böyle.
Başarı sonucu kazanımları özetlerken maddi zenginliklerin yanına neler koymalıyız, bizim zenginliğimiz sadece maddi kazançlar mıdır ?
Başarıya giden yolun olmazsa olmazı iyi bir dinleyici olmakla başlar. Çok iyi bildiğim bir konu dahi olsa ben mutlaka o konuda fikir beyan eden veya görüşlerini anlatanların konu hakkındaki düşüncelerini çok iyi dinlerim. Sorunuzdaki zenginliği parasal zenginlik olarak görmek istemiyorum. Bizlerin bireysel olarak, aile olarak, toplum ve millet olarak önemli zenginliklerimiz var. En önemlisi sağlıklı olmak, hoş görülü olmak, itibarlı olmak, kendi iyi tanıyıp neleri yapabileceğini keşfetmek. Kendisini keşfeden insan aslında zenginliğinde kapısını aralar. Aile içi olumlu ilişkiler, çevremizle olan dürüst ve sağlıklı ilişkilerimiz, yaşadığımız ülke, toplum ve çevremiz hepimizin ortak zenginlikleridir. Başarıya giden yol bu zenginlikleri keşfederek, bu zenginlikleri anlayarak ve algılayarak gerçekleşir. Siz kendinizi keşfetmiş, değerlerinizi iyi kavramış ve kendinize büyük hedefler koymuşsanız zaten başarı ve beraberinde maddi zenginlikte kendiliğinden gelir. Ama önemli olan maddi olmayan zenginliklere de sahip olmaktır.
Gülsan Holding sosyal sorumluluk projeleriyle de adından sıkça söz ettiriyor. Bu konuda ki çalışmalarınız hakkında bilgi verirmisiniz ?
Yaşadığımız kente ve ülkeye karşı birçok sorumluluklarımız var. Bizler bu anlamda geliştirdiğimiz sosyal sorumluluk projeleriyle bir yandan ülke ve şehir ekonomisine katma değer sağlarken diğer yandan da toplumsal zenginliklerimizin ve dinamiklerimizin gelişmesi için üzerimize düşenleri yapmaya çalışıyoruz. Şehrin eğitimine, sağlığına, kültürüne, katkıda bulunmak elbette önemli sorumluluklarımız arasında ve bu konu bizim uzun yıllardan bu yana en hassas olduğumuz konulardan birisi. Gülsan Holdingin birinci önceliği eğitimdir. Bu anlamda Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde inşa ettirerek Gaziantep Üniversitesine bağışladığımız Naci Topçuoğlu Meslek Yüksek Okulu nitelikli eğitimiyle yüzlerce gencimize hizmet veriyor. Sanayi üniversite iş birliğinin en güzel modeli olan bu okul gençlerimize iş garantili eğitim verirken sanayi sektörünün de en önemli sorunu olan kalifiye insan iş gücü sorununu çözüyor.
Yatırımlarımız gibi eğitime sağladığımız kattılar da önemli ilkleri gerçekleştirmemizi sağladı. Bugün babam Ali Topçuoğlu’nun adını taşıyan Ali Topçuoğlu Otomotiv Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi otomotiv sektörü için önemli bir adım. Fiziki yapısı yanında otomotiv sektörüyle ilgili öğrencilerin en iyi eğitimi alabilmelerini sağlamak üzere tasarlanmış birçok alandaki laboratuvarlarıyla, sınıflarıyla örnek bir okul. Yine amcamın adını taşıyan Vedat Topçuoğlu Anadolu Lisesi gençlerimize en iyi eğitimi vererek üniversiteye hazırlanmalarını sağlıyor. Bu eğitim kurumlarına her türlü desteğimiz de devam ediyor. Kilis’te yapımını gerçekleştirdiğimiz 200 öğrenci kapasiteli bir kız öğrenci yurdu inşa ettirerek gençlerimizin hizmetine sunduk. Babamın adını taşıyan Ali Topçuoğlu Camii ve OSB 4. Bölgede inşa ettirdiğimiz Mustafa Topçuoğlu Camisi ’de vatandaşlarımıza hizmet veriyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesine bağışladığımız İnayet Topçuoğlu Devlet Hastanesi vatandaşlarımıza önemli sağlık hizmetleri vermekte.
Birinci önceliğimizin eğitim olduğunu ifade etmiştim. Yapımını üstlenerek devlete bağışladığımız eğitim kurumlarının yanı sıra Gülsan Holding bünyesinde görev yapan çalışanlarımızın çocuklarını da eğitim alanında destekliyor ve sayı gözetmeden çalışanlarımızın üniversiteye giden bütün çocuklarına eğitim bursu veriyoruz. Elbette bu hizmetler bizlerin ülkemize ve milletimize karşı olan en önemli sorumluluklarımız. Önümüzde ki süreçte de gerek eğitim, gerek sağlık veya toplumun ihtiyaç duyabileceği diğer alanlarda da sosyal sorumluk görevlerimizi yerine getirmeye devam edeceğiz.
Yaptığımız söyleşinin okurlarımız için önemli kazanımlar sağlayacağına inanıyor bize zaman ayırdığınız ve paylaşımlarınız için teşekkür ediyor, başarılı çalışmalarınızın sürmesini temenni ediyoruz.
Yorum Yazın