Rus uçağının düşürülmesinden sonra Putinin gerilimi tırmandırmaya çalıştığı ve bunu devam ettirmek niyetinde olduğu gözleniyor. Bu gerilim politikasınında 1 ocak toplantısına kadar top seviyede devam edeceğinin de sinyallari mevcut. Çünkü toplantıda elini güçlü tutmak için Türkmen tepesi dahil Lazkiye için güvenlik çemberini oluşturmak isteyecek ve uçağım düşürüldü bahanes i ile oradaki askeri donanımını güçlendirecek, füzeleri konuşlandıracaktır. Ancak BD ile danışılıklı olduklarını unutmamak gerek. Daha sonrası ise toplantının sonucuna bağlı.
Öncelikle şu tespitleri yapmamız gerek ki Türkiye’nin içindeki durumu anlayabilelim.
Hem Putin hem de Sayın Erdoğan, her ikisi de kendi ülkeleri mefaatleri çerçevesinde kafasına koyduğunu yapan, dik duruşlu iki lider. Ancak sayın Erdoğan daha ilkeli, etik ve dünya mazlumlarını koruyucu bir politika yapıyor.
Sayın Erdoğan bu politikayı yaparken kendi gücünün üzerinde (askeri, ekonomik, uluslar arası destek) anlamında bir politika yürüttü ğü için oldukça hareket alanı daralmış bir dış politika içerisine sıkışmış durumdayız. Ancak her ne kadar gücünün üstünde derken yine de haksızlık etmiş olmayalım. Türkiye’nin tarihi geçmişi, jeopolitik konumu ve deneyimi en önemlisi arkasına aldığı milli irade hesaba katılması gereken bir güçtür. Ancak bu gücü başka ülkeler anlamıyor veya anlamak istemiyor.
Putin’in devlet adamına yakışmayacak laubaliliğine Türkiye vermesi gereken cevabı vermiştir. Uçaklarınız hava sahamızı ihlal etmesin dendiğinde “biz misafiriz” cevabını vererek ayıp etmiştir.
Egemenliğin ihlali anlamaına gelen bu uçak düşürme meselesi olması gereken bir hamle idi.
Amaerika ile Rusya arka planda anlaşmış olarak gözüküyor. Yani DAEŞİ sen vur Türkiye ile sen ne yaparsan yap. Nitekim ilk uçak düşürüldüğünde ABD tarafından yapılan açıklama “uçak düşürme işi ABD’nin dışında gelişmiştir” dediler ve Türkiye’yi yalnız bıraktılar. Sonra bunu düzeltici açıklamalar geldi ama ABD’nin tavrı herkeste ? işareti oluşturdu.
Geçmişte Türkiye’nin Suriye’ye girmesi için her türlü manipülasyon yapıldı. Şu an Suriye’de İran, Rusya, Fransa, PYD herkes var. Yani Suriye ile sınırı olmayan ülkeler orada, Türkiye ise yok. Herne kadar Türkiye orada bazı grupları desteklese de uzaktan orayı şekillendirmenin ne kadar zor olduğu görülüyor.
Biz Esed’e karşı çıktık ve son derece de haklıyız. Ancak Esed düşmanı olan Fransa son zamanlarda fikir değiştirmeye başladı. Paristeki terör olayı gözlerini çok korkuttu ve DAEŞ vurulsun isterse Esed kalsın moduna girdiler. Diğer avrupa ülkeleri farklı değil. Hatta Türkiye’ye gaz verip hadi sen iyi yaparsın, bak Rus uçağını da düşürdün, “ Hadi koçum” misali kaçak güreşiyorlar.
Şimdi ABD Rusya’yı Afganistan batağı gibi Suriye batağına çekmeyi başardı. Hala elini soğuktan sıcağa vurmuyor. Türkiye, Rusya, İran PYD yerel güçleri halletsin ben sonra oraya girerim hesabında olsa gerek. Bu nedenle de ABD bizimiçin güvenilir müttefik değil, zaten hiç te olmamıştı.
Hakikaten Türkiye’nin şu yukarıda anlattığım durumlar göz önüne alındığında işi çok zor. Suriye’ye girse bir çeşit girmese bir çeşit. Ama bıçak kemiğe dayandırılırsa gireceğiz gibi duruyor. Girmemiz sürpriz olmaz..
Yorum Yazın