AlpAslan Group Üst Bant
Bosychef Sol Sabit
Bosychef Sağ Sabit
Gaziantep
BIST9833.22
DOLAR34.0692
EURO37.7489
ALTIN2730.4
BTC/USD57646.841
KAHVE MOLASI

KAHVE MOLASI

Mail: kahvemolasi@memohaber.com

CHP GAZİANTEP MİLLETVEKİLİ ŞEKER: ”YÜZÜMÜZE TÜKÜRÜRLER”

Kahve Molası’nın bu hafta konuğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Şeker oldu. www.memohaber.com’da kahve molası vererek Yayın Koordinatörü Mehmet Taşçı ve Haber Koordinatörü Nihat Düzgün’ün sorularını yanıtlayan Milletvekili Şeker, 7 Haziran Seçimlerinin ardından yaşanan süreçle ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. 

Özellikle koalisyon görüşmeleri sırasında kamuoyuna yansımayan birçok noktaya dikkat çeken Milletvekili Şeker, 1 Kasım’da yapılacak olan erken genel seçimde halkın tercihini bu süreci değerlendirerek yapacağını ifade etti. 

Son dönemde artan terör olayları, siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın yanı sıra genelde Türkiye’nin yerelde ise Gaziantep’in hiçbir alanda iyi yönetilemediğine işaret eden Mehmet Şeker, “Çocuklarımıza şu şartlarda iyi bir gelecek, iyi bir ülke bırakamıyoruz. Gelecekte daha güvenli ve huzurlu bir ülke bırakamazsak, yarınlarda inanın yüzümüze tükürürler” dedi. 

*TÜRKİYE VE GAZİANTEP İYİ YÖNETİLEMİYOR

* GELECEKTE ÇOCUKLARIMIZ YÜZÜMÜZE TÜKÜRECEK

*1 KASIM’DA DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMAYACAK

*CHP HÜKÜMETİ 1 SAATTE KURABİLİRDİ

*MEVKİ - MAKAM İÇİN SİYASET YAPMIYORUM

*KOALİSYONA ENGEL OLMAK DA VATANA İHANETTİR

* AKP’NİN KOALİSYON KURMA NİYETİ YOKTU

*GAZİANTEP’İN STK’LARI SINIFTA KALDI

*HALKIN SAĞDUYUSUNA GÜVENİYORUM

7 Haziran’da seçmen, verdiği kararla ‘Türkiye’de başkanlık sistemi istemiyorum, Parlamenter sistemin devamından yanayım ve bu çerçevede 4 siyasi partiye görev verdim. Bir araya gelin, uzlaşın Türkiye’nin sorunlarını çözün’ dedi. Ancak demokrasiden nasibini alamamış kesimler ortalığı birbirine kattı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Hoşlarına gitmeyen seçim sonuçlarını değiştirmek adına kendi ifadeleriyle ‘Tekrar Seçim’ için ellerinden ne geliyorsa yaptılar.

7 HAZİRAN’IN MESAJI ALGILANAMADI

Türkiye’nin çok ciddi sorunları var ve bunun da geniş tabanlı bir hükümetler kurularak çözülmesi lazım. Örnek olarak söyleyeyim; Yeni bir anayasa acilen lazım. Bu ülkenin öncelikli ihtiyacı yeni bir anayasadır. Bunu yapmak zorundayız. Peki, yeni bir anayasayı sadece CHP, ya da AKP, MHP, HDP tek başına yaptığında toplum kabul eder mi? Etmez. Bunun için de geniş tabanlı, uzlaşarak kurulmuş hükümet şart. Yani uzlaşma olması gerekiyor. Koalisyonun anlamı o zaten. Bir araya gelmek, sorunları çözmek. Türkiye’nin ekonomik, siyasal sorunları var. Türkiye’nin en önemli problemlerinden birisi terör sorunu var. Bütün bunları çözebilecek için böyle bir yapının oluşması gerekiyordu. Vatandaş aslında 7 Haziran’da siyasilere bu mesajı verdi. Ama bu mesajı Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Bahçeli anlamadı, anlamak istemedi, belki de işlerine gelmedi.  İlk günden bir erken seçim algısı, tekrar bir seçim yapılması mantığı gündeme geldi.

Tabi bunları kamuoyu görüyor, takip ediyor. Bizim insanlarımız uzak kalıyor. Eğitim durumu zayıf olabilir, köyünde, kendi işinde çalışıyor olabilir ama takip eder. Bardağı getirenle bardağı kıranı ayırt eder. 

KEŞKE BİRARAYA GELEBİLSEYDİK

Keşke HDP, MHP ve CHP birlikte hareket edebilseydi ve oluşturdukları hükümetle 13 yıllık AKP iktidarını, soygun, vurgun ve yanlışları sorgulayabilseydi. 3 siyasi parti de halkın karşısına çıktıklarında bu ülkede yolsuzluk olduğunu, bunların hesabının sorulması gerektiğini hep söylediler. Ama iş bir araya gelip hesap sormaya geldiğinde, herkes bir tarafından tuttu. Bu işin uzağına kaçtı. MHP mesela ilk geceden ‘ben yokum’ dedi. Şimdi de diyor MHP? ‘Hiçbir hükümete girmem, hiçbir şekilde koalisyon yapmam, erken seçime de karşıyım’ yani çok ilginç bir siyasi manzara. Umarım Türkiye kamuoyu bunları çok iyi seyrediyordur, görüyordur. Benim şahsi kanaatim şu; Bunların hepsinin faturasını halk kesecek. Kimin ne dediğini, ne yaptığını, ne yapmak istediğini, ülkeye nasıl bir zarar verdiğini, bu ülkeyi niçin hükümetsiz bıraktığını anladığını zannediyorum. Biraz önce de dediğim gibi bardağı getirenle, kıranı birbirinden ayıracak. 

1 KASIM’DA DA KOALİSYON ÇIKACAK

Koalisyon sürecini tıkayan ve ülkeyi kaosa sürükleyen önce Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ardından da AKP ve MHP’dir. Koalisyonu kurmak için bu iki partiyle de görüşmelerimizde fedakarlıklar yaparak masaya oturduk, çağrılar yaptık. Her ikisi de kendilerince bahaneler ürettiler. MHP’nin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye ‘Buyurun Başbakan olun, biz yanınız da olalım’ dedik Cevabı herkes duydu. MHP tekrar seçime girdiğinde yüzde 55 oy mu alacak? Dolayısıyla bunu değerlendirmedi. Yani bunda MHP ve AKP’nin tavrı bir hükümet kurulmasından çok tekrar seçime yönelikti. Şimdi anketler elimizde görüyoruz. AKP’ de önemli oranda oy kaybı var. Kaybedecekler sonuçta ama AKP’nin oy kaybettiği, CHP’nin oyunu artırdığı, MHP’nin biraz oyunu düşürdüğü, HDP’nin de minimum bir miktar daha oyunu düşürdüğünü göz önüne alırsak yine ortaya koalisyon çıkıyor. Yine tek parti iktidar olmuyor. 

1 KASIM’DA SANDIK VE SEÇMENİN GÜVENLİĞİ YOK

Yani ben sandık başında görevli bir öğretmenin, memurun sandığın başında gidip Lice’nin bir köyünde duracağını, sandıktan oyları alıp torbaya koyup İlçe Seçim Kurulu’na sağlıklı bir şekilde getirebileceğine inanmıyorum. Aynı şekilde seçmenin de iradesini sağlıklı bir şekilde sandığa yansıtabileceğini düşünmek en hafif deyimle saflık olur. Sonuç olarak bu seçimlerden sağlıklı bir sonuç alınamayacaktır. Bu kadar terörün olduğu, insanların birbirlerine nefretle ateş ettiği, silahlı çatışmaların olduğu, bırakın silahlı çatışmaları insanların hayatını kaybettiği bir coğrafya da yaşıyoruz. Yollara bombalar, tuzaklar döşeniyor. İnsanlar tehdit ediliyor, dağa kaçırılıyor. Bütün askerimizi, polisimizi ‘seçim yapılıyor’ diye Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne götürüp orada seçim güvenliğini sağlama şansımız yok. Ben Şemdinli’ye, Yüksekova’ya çatışmalar olduğunda gittim. 20-30 tane özel harekat polisiyle, zırhlı araçlarla geziliyor sokaklarda. Çıkıp yürüyemedik. Orada ki Kaymakam arkadaşlarımız, devlet görevlisi polis arkadaşlarımız evlerinden dışarıya çıkamıyor. Yani böyle bir sıkıntı var. Burada bu koşullar da böyle bir ortamda görevli bulmamız, gönüllü birini çalıştırmamız çok zor. Bütün bunlar olurken oraya sandık koyup, insanların hür iradesi ile oy kullandığını nasıl tespit edeceğiz. ‘Birleşmiş Milletlerden görevli gelsin’ diyorlar. Ne yapacak o görevliler, sandığın başında silahlarıyla nöbet mi tutacaklar? Bırakın seçim güvenliğini, sandık güvenliğini seçimlerden önce siyasi partiler nasıl gidip, Lice’de propaganda yapacak?

BARIŞ İÇİN YENİ YÖNTEMLER DENENMELİ

Dünyanın her yerinde terör vardır, terörist vardır ve bunların siyasal uzantıları vardır. Bu siyasal uzantılarla oturup, müzakere yapabilirsiniz. PKK’nın siyasal uzantısı da HDP’dir. Fakat bunu yaparken TBMM, STK’lar devrede olur. Bizde ne oldu? Gizli kapılar ardında bu işi çözmeye çalıştık. Bu böyle çözülmez. Ne konuştuklarını, ne söz verdiklerini bilmiyoruz. Muhalefet olarak bizler bilmediniz gibi AKP’li bir milletvekilinin de bildiğini zannetmiyorum. Peki, böyle gizli kapaklı görüşmelerle barış tesis edilebilir mi? Bu görüşmeler, anlaşmalar, vaatler neden toplumdan gizlendi. Toplumun yararına bir şeyler yapıyorsanız toplumdan destek almamanız söz konusu olamaz. ‘Barış görüşmeleri’ denilerek belli ki toplum yararına olmayan anlaşmalar yapılmış. ‘Mecliste bu anlamda bir komisyon oluşturalım, olup bitenleri takip etsin’ dedik. AKP buna karşı çıktı. Biz CHP olarak asla çözüme ve barışa karşı durmadık. Bu sorunu çözeriz de. Burada aslında çok ciddi bir sorun yok. Kürtlerle PKK’yı ayıramadığımız için bugünlere geldik. Bütün Kürtlere PKK’lı gözüyle baktık. Bu yanlıştı. 30 yıldır yapılan yanlış bir uygulama var. Bunun değişmesi lazım. Silahla çözüme gelince; Bu sorunun silahla çözülmesi mümkün değil. Mümkün olsa 30 yıl boyunca çözülürdü. O zaman başka yollar denenecek ve ne yapılacaksa toplumun bilgisi dahilinde yapılacak. Boğaza karşı oturup, rakı içen akiller değil gerçek manada akil insanlar olayın içine katılacak. Bölgenin insanları Siirt’teki, Diyarbakır’daki, Van’daki, Hakkari’deki akil adamlar bu işin içinde olacak. 

SURUÇ PATLAMASI KAOS PLANIN PARÇASIYDI

Suruç’ta yaşanan olayda kesinlikle bir güvenlik zafiyeti var. Herkesin ortak düşüncesi bu şekilde. O gençlerin orada o saatte toplanacağını duymayan, bilmeyen yokken siz devlet olarak gerekli önlemleri alıp, güvenliklerini sağlayamıyorsunuz. Bunun zafiyetten başka bir izahı olamaz. Orada Türkiye’yi karıştırmaya yönelik bir provakasyon ve uluslar arası istihbarat örgütlerinin çalışması var. Türkiye’de planlanan kaosun bir parçasıydı. Suriye’de sınırlar yeniden çizilirken Türkiye’yi kendi içine hapsetme operasyonu bu. AKP iktidarı ne yazık ki çevresinde yaşanan gelişmelere etkin tedbirler alamadı. Özellikle dış politikadaki yanlışları üst üste koyduğunuzda gelinen noktanın yadırganmaması gerekir.

YAŞANAN KAOSUN SORUMLU CUMHURBAŞKANIDIR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 7 Haziran’dan sonra tamamen menfi, ülkenin aleyhine, hükümet kurulmasının karşısında, teröre zemin hazırlayıcı, ülkenin ekonomisini, huzurunu bozucu söylem ve çıkışlarda bulunmuştur. Ülkenin bugün bulunduğu durumun baş sorumlusudur. Yani bugün dolar 3 lirayı görmüşse Sayın Cumhurbaşkanının çıkışlarından kaynaklanmıştır. Bugün terör, onlarca vatan evladını elimizden alıp götürmüşse bunun sebebi Sayın Cumhurbaşkanıdır. Bugün Türkiye siyasal bir kriz yaşıyorsa, uluslar arası arenada söz sahibi değilse, yanı başımızdaki Suriye’nin tekrar huzura ve barışa kavuşturulmasında bizi muhatap dahi almıyorlarsa bunun müsebbibi Sayın Cumhurbaşkanıdır. Ülkeye sahip çıkamadı. Cumhurun reisi olamadı. AKP’nin reisi oldu. Sayın Erdoğan’ı 1 yıllık performansını gördük, test ettik. Ne yazık ki bu ülkenin Cumhurbaşkanı olamamıştır.

CHP 1 SAATTE HÜKÜMET KURABİLİRDİ

Antidemokratik işleri yapmaya bir kere başlarsanız bunu hep yaparsınız. Sayın Cumhurbaşkanı CHP’ye hükümet kurma yetkisini vermeyerek yanlış yaptı. Devlet yönetiminde teamül falan olmaz. CHP bırakın son 5 günü belki de 1 saat içerisinde bir hükümet kurabilirdi. Belki böyle bir imkanımız olabilirdi. Ne yazık ki Türkiye’nin en büyük sıkıntısının tezahürüdür yaşananlar. Ülke olarak demokrasiyi hazmedememişiz ve bu ülkede ne yazık ki demokrasi yok. Bu ülkede Sayın Cumhurbaşkanı ‘Benim gibi düşünmeyen bizden değildir’ diyebiliyor. Bu kafa yapısı bu ülkede bölünmeyi getirir. Benim en büyük korkum; bu ülkeye mezhep savaşını sokacaklar. Türkiye oraya doğru gidiyor ve bu ülkenin yöneticileri bunu göremiyorlar. Ben buna üzülüyorum. Ülkemizi yönetenlerin bunu net görmesi gerekiyor. Umarım Türkiye aklını başına toplar ve bunlara fırsat vermez. Çocuklarımıza daha güvenli ve huzurlu bir ülke bırakamazsak, yarınlarda inanın yüzümüze tükürürler. 

BİRİLERİ DÜĞMEYE BASTI

Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü, kardeşlik, inanç birliği, hoşgörü, bunların hepsini ortadan kaldırdılar. İnsanlar birbirlerine böyle bakıyor. Önceden insanlar komşusunun Kürt, Türk, Alevi, Sünni olduğuna bakmazdı. 

Bu ülkede 7 Haziran’a kadar Çözüm süreci diyerek halktan oy aldılar. ‘Analar ağlamıyor artık’ diyerek oy topladılar. ‘Onlar konuşur AK Parti yapar’ dediler. Peki, ne oldu 7 Haziran’dan sonra, ne değişti de çözüm süreci rafa kaldırıldı? Gencecik insanlar hayatlarını kaybetmeye başladı. Kim düğmeye bastı? Ne yapılmak isteniyor? Türkiye bu oyunun neresinde? Bunları çok iyi hesap etmek lazım. Eğer Türkiye bu sorunlarını çözemezse, hem büyüyemez, hem gelişemez, hem de bu bölgede güç olamaz. 

MEVKİ - MAKAM İÇİN SİYASET YAPMIYORUM

Benim bakan olmamın, milletvekili olmamın, Başbakan olmamın hiç önemi yoktur. Bizim böyle bir dünyamız yok. Biz bu ülkede nasıl demokrasi oluşur, nasıl gelişir, nasıl özgürleşir diye siyaset yapıyoruz. CHP içerisinde benim gibi doktor olan, sanayici, avukat gibi sıkıntısı olmayan çok arkadaşımız var. Bizim siyasete giriş amacımız mevki makam sahibi olmak değil. Bizim amacımız bu ülkenin sorunlarını çözebilmek, çocuklarımıza ‘Ben TBMM’nin onurlu bir üyesiydim’ diyebilmektir. Bakan olsak ne olur olmasak ne olur. Ama siz hükümet kurma yetkisini CHP’ye vermeyeceksiniz, sonra da CHP, MHP bu seçim hükümetine girmediler diyeceksiniz. Şimdi merak ediyorum ben, HDP ile bir seçim hükümeti kurdular. Milli Savunma Bakanlığı’nı kime verecekler. Buyursun HDP’ye versinler. Böyle bir şey olur mu? Siz düne kadar terörist dediğiniz insanlarla hükümet kurdunuz. Sayın Cumhurbaşkanı her konuşmasında HDP’yi PKK’nın uzantısı olarak suçladı. Şimdi bu insanlarla hükümet içinde yer alıyorsunuz. CHP’ye yetkiyi vermeyen zihniyet, PKK’nın uzantısı dediği HDP’ye bakanlık veriyor. Ben bunları HDP’yi eleştirmek için söylemiyorum. Cumhurbaşkanı’nın ruh halinden bahsediyorum. HDP’li bakanların da olduğu Bakanlar Kurulu kararlarını nasıl onaylayacak. Siz madem bunlarla beraber seçim hükümeti kurabiliyorsunuz, o zaman niye koalisyon kurmadınız? 

KOALİSYONA ENGEL OLMAK DA VATANA İHANETTİR

Sayın Cumhurbaşkanı’nın aklının arkasında ne var çoğunu biliyoruz. Ne planladığının farkındayız. Onun bu düşünceleriyle Türkiye sağlıklı bir yola girmez. Bunun bir faturası olur. Halk olarak bizler, bu gidişatın sosyal ve ekonomik faturasını öderiz. Ama siyasi faturasını da kendisi öder. Adama bütün bunların hesabını sorarlar, kimse kusura bakmasın. ‘Ben Cumhurbaşkanıyım sadece vatana ihanetten yargılanırım’ demesin boşuna, bunlar hikâye. Adamı her şeyden yargılarlar. O kanun değişmez değil. Bütün kanunlar değiştirilebilir. Hırsızlık yapmak da, yolsuzluk yapmak da, hükümet kurulmasına engel olmak da vatana ihanettir. Vatana ihanetin kapsamını genişletirseniz, içine her şeyi sokarsınız. Bu hükümetin kurulmaması da projenin bir parçasıdır. Sayın Cumhurbaşkanını yanlış yönlendirdiler. Şu anda Suriye’de sınırlar yeniden çizilirken Türkiye’nin eli kolu bağlıdır. İran ile Amerika anlaşmış enerji yollarını tespit ederken, buradan pay alırlarken Türkiye’nin eli kolu bağlıdır. Türkiye bu bölgede güç olduğunu iddia ederken, şu anda bu bölgede hiçbir şey değiliz. Bu uluslar arası bir projedir. Bu projenin de yöneticileri İngiltere ve Amerika’dır. Amerika bütün ekipmanını İngiltere’ye yığdı ve bölgeyi yeniden dizayn ediyorlar. Bunu Türkiye görmüyor mu? Bizim devre dışı kaldığımızı göremiyorlar mı? 

YARGILANMALARINDAN UTANÇ DUYARIM

Bölgeden son olarak yeni aldığım bilgiye göre Suriye’deki Türkmen köylerindeki 8-15 yaşındaki çocuklara IŞİD canlı bomba eğitimi veriyor. Peki, Türkiye ne yapıyor? ‘Bayırbucak Türkmenlerine silah gönderdik’ diyorlardı. Ben sordum hiçbir tane mermi bile almadıklarını söylediler. Türkiye ne yaptığını bilmiyor. Onun için bu ülkenin hızlı bir şekilde sağlıklı düşünen bir hükümete ihtiyacı var. Oradaki Türkmenleri yarın katledecekler. Onları canlı bomba olarak bizim üstümüze gönderecekler. Türkiye, yönetemiyorlar. Silah yüklü TIR’lar yakalanıyor, ‘içinde silah yoktu’ diyorlar. Sonra görüntüler ortaya çıkıyor inkar ediyorlar. Yani yarın Türkiye’nin Cumhurbaşkanını, Başbakanını uluslar arası mahkemelerde yargılarlarsa, ben bu ülkenin vatandaşı olarak bundan utanç duyarım. 

MECLİS BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ

Biz MHP ve HDP ile görüştük. ‘Son tura kim yüksek oy alır kalırsa ona destek verelim’ dedik. HDP bu konuda ‘biz destek veririz’ dedi. Ama son turda MHP her zaman yaptığı gibi destek vermedi ve oy kullanmadı. AKP ne zaman sıkışsa yanında MHP olur. Yine dik duramadı ve AKP’ye Meclis Başkanlığını vermiş oldu. ‘Siz Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleseydiniz’ dediler. O zaman gelip bize söyleseydiniz? ‘Arkadaşlar Türkiye’nin sıkıntıları var, biz Sayın Baykal’ı uygun görmüyoruz. Gelin bizim adayımızı destekleyin’ deseydiniz. Böyle bir talep gelmedi. Sadece Sayın Bahçeli akşam ‘Biz meclise geleceğiz ama oy kullanmayacağız’ dedi. Bu da zaten AKP’nin adayının kazanması demekti. Bunu anlamak için siyasi deha olmaya gerek yok. Bir düğüne gidiyoruz, düğün sahibi HDP’liyi de çağırıyor, MHP’liyi de, CHP’liyi de, AKP’liyi de düğüne çağırıyor. Siz, ‘Ben bunlar gelirse gitmem’ diyebilir misiniz? HDP bize destek verirken, ‘Verme’ diyebilir miyiz? ‘Onlar destek veriyorsa ben vermem’ diye bir şey olur mu? 

MHP’Yİ ANLAYAMADIM

Ben 4 yıl milletvekilliği yaptım ve MHP’nin ne yaptığını anlayamadım, çözemedim. MHP neye hizmet ediyor, ne yapıyor çözemedim. Ülkenin hangi sorunun da ‘Ben varım, elimi taşın altına koyarım’ demiştir? MHP hiçbir yerde yoktu. Sadece hamasi nutuklar, ‘Asarız, keseriz’ bir ara Sayın Bahçeli meydanlarda elinde iple gezdi. ‘HDP ile olmaz’ mantığına gelelim. Seçimlerden önce hatırlarsınız bir iç güvenlik yasası geçti meclisten. Buna karşı koyan kimdi? CHP, MHP, HDP. Niye o zaman birlikte oldunuz? Meclis Başkanlığı seçiminden daha mı önemsizdi? Ama orada birlikte oldunuz ve bundan rahatsızlık duymadınız. HDP ile birlikte mecliste eylem yaptınız. HDP oturma eylemi yaptı, MHP’de destekledi. Kavgalar oldu. MHP, HDP, CHP geçmiş dönemde AKP’ye karşı birlikteydi. Hal böyleyken inanın MHP’yi anlaşabilmiş değilim. 

AKP’NİN KOALİSYON KURMA NİYETİ YOKTU

Koalisyon görüşmeleri sırasında 4 partinin de kırmızıçizgileri vardı. Bizim 14 maddelik bir koalisyon beyannamemiz vardı. Bunların hiçbirisi tek başına CHP’nin talep ve istekleri değildi. Tamamen halkın talep ve istekleriydi. Bu isteklerimizi görüşmelerimiz sırasında gündeme getirdik. Kendileri de itiraz etmediler. Dış politika, eğitim, ekonomideki bakış açılarımızı söyledik. Bizi dinlediler. Kendi fikirlerini söylediler. Bize en son iki konuda anlaşamadığımızı söylediler. Biri dış politika, diğeri eğitim. ‘Anlaşamayabiliriz. Ortak bir yol buluruz’ dedik. Bunun üzerine çark ettiler. Değişik algı yönetimleriyle bizi zor durumda bırakmaya çalıştılar. ‘Eğitimde anlaşamıyoruz, CHP İmam Hatipleri kapatmak istiyor’ gibi aslı astarı olmayan şeyler yayıldı. Koalisyon niyetleri asla yoktu. Bizden sadece tek başına kurmak istedikleri azınlık hükümeti için destek istediler. Bütün görüşmeler ve konuşulanlar bizim kayıtlarımızda var. Bizim halktan gizli saklı yaptığımız hiçbir şeyimiz yok. Gerekirse bu görüşmelerin hepsini açıklarız. AKP ne demiş, CHP ne demiş herkes duyar, öğrenir.

MEYDANLARDA ANLATACAĞIZ

Seçim meydanlarında bunların hepsini halka anlatacağız. Kimlerin koalisyon kurmaktan neden kaçtıklarını, ülkeyi kimin kaos ve krize götürdüğünü anlatacağız. Erken seçim heveslileri ve ülkeyi kaosa sürükleyenlere halk 1 Kasım’da gerekli cevabı verecektir. Her şey halkın gözü önünde oluyor. Biz geçtiğimiz süreç içerisinde her seferinde ‘Bu ülkenin geleceği için elimizi taşın altına koymaya hazırız’ dedik. Birçok şeyden fedakarlık ettik. Sayın Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz süreci en iyi ve olgun yöneten lider oldu. ‘Yeter ki ülke bir yerlere gelsin, kaostan kurtulsun ben hiçbir görev almasam da olur’ dedi. Bu ülkede sorunlar var ve bu sorunlar çözülmüyorsa kimin ne olduğunun ne önemi var?

AKP’NİN İRADESİ YOK

AKP’nin seçmenin karşısına çıktığında şunu söylemesi gerekiyor aslında. “Arkadaş sizler bizi seçip, meclise gönderdiniz. Ama biz Recep Tayyip Erdoğan’ın emrindeyiz. O ne derse onu yaparız. Dolayısıyla bize istediğiniz kadar oy verin, bizim siyasi özerkliğimiz yoktur. Kendi başımıza bir şey yapma şansımız yoktur’ demeliler. Halk da ona göre bir tavır sergiler ve tercihini yapar. Meydanlarda ‘Ben şunu, yapacağım, Şöyle yapacağım’ deyip, sonra da Cumhurbaşkanının azgının içine bakmak vatandaşı aldatmaktır. Yapamayacağınız şeylerin sözünü niye veriyorsunuz insanlara? 

1 KASIM’DA OYLARIMIZ ARTACAK

7 Haziran seçimlerinde Gaziantep’te oylarımızın düştüğü bir gerçek. Bunun adaylarımızla ilgili  bir şey olduğunu düşünmüyorum. 1 Kasım’da oy oranımız geçen seçimlere göre artacaktır. Tabi burada ‘HDP algısı’ çok önemliydi. Biliyorsunuz, Gaziantep’e Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizdeki illerden çok göç var. Buradaki insanlar HDP’nin barajı aşması durumunda AKP’nin gerileyeceği algısıyla oy verdiler. 7 Haziran’da HDP’ye sırf barajı aşması için CHP’li de, MHP’li de oy verdi. Burada başarılı bir algı yönetimi yapıldı. İnsanlarımız bundan dolayı çok etkilendi. Biz halka gittiğimizde insanlarımızın söylediği bir şey vardı. ‘CHP Gaziantep’te 3-4 milletvekili de çıkartsa mevcut hükümetin gitmesi mümkün olmayacak. O nedenle barajı aşması için tercihimiz HDP olacak’ deniliyordu. İfade ettiğim gibi algı çok iyi yönetildi ve sonuç da alındı.

GAZİANTEP EMİN ELLERDE DEĞİL

Belediyecilik hizmeti, doğuştan ölüme kadar yapılan bir hizmettir. Ama Gaziantep’te baktığınız da belediyecilik hizmeti, yol, kaldırım, park, taziye evleri yapma gibi görülüyor. Gaziantep’i ileriye taşıyacak, gerçek manada Türkiye’nin marka kenti yapacak ciddi bir çalışma göremiyorum. Gaziantep’in çok ciddi sorunları var. Trafik, eğitim, kişi başına düşen yeşil alan konularında Türkiye’nin geri kalmış illeri arasındayız ne yazık ki. Belediyeler ne yapıyor Gaziantep’te? Benim gördüğüm; Bolca imar tadilatı yapılıyor. Birilerinin arazilerini değerlendiriyor, devletin malını, arazisini birilerine peşkeş çekiyor. Yaptıkları tek şey bu. Çöp toplamakla, kaldırım yapmakla, park sulamakla belediyecilik yaptıklarını zannediyor, halkı da buna inandırıyorlar. Belediyecilik bir şehrinin ufkunu açar. Bir şehrin sanayisini, kültürünü, turizmini, eğitimini, sağlığını düşünen bir yapı içerisinde olmalı. Ama maalesef bu saydıklarımı mevcut belediyelerimizde göremiyorum. Maalesef bu şehirde belediyecilik yapılmıyor. Beklentilerim gerçekten çok fazlaydı. Ancak bu beklentilerime uyan bir çalışma şuana kadar göremedi ne yazık ki. 

ORTAK AKLIN ADI VAR, KENDİSİ YOK

Şehri yönetmek, o şehrin insanlarıyla olur. Oturur tartışırsınız, fikir alışverişinde bulunursunuz. Şimdi bakın bin 875 yataklı şehir hastanesi yapılacakmış. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hastane yok. Sağlığı çok iyi bilen birisiyim. Tamamen ranta dayalı bir düşünce ile hareket ediliyor. Araziler belirleniyor, sonra değiştiriliyor. Garip işler oluyor. Ama ‘bu şehrin sağlık sorununu çözeceğim’ diyenler şunu yapmalı. ‘Bin 875 yataklı hastane yapalım ama bölelim’ demeliler. 300 yataklı Şehreküstü, 300 yataklı Gazikent’e, ve kentin değişik bölgelerine bu hastanelerin dağıtılması gerekiyor. Buradaki insanlar hastanelere kolay ulaşabilmeli. Avrupalı böyle yapıyor. Almanya’da bin 875 yataklı hastane yok. Siz Almanlardan çok mu akıllısınız. Ya da sağlık sisteminiz onlardan çok mu iyi? ‘Gaziantep ortak akılla yönetiliyor’ deniliyor ama ne yazık ki ortak aklın adı var kendisi yok. Bütün bunları söylüyoruz ama maalesef dinletemiyoruz. 

EMİN ELLERDE DEĞİLİZ

Gaziantep üzülerek ifade etmeliyim ki, emin ellerde değil. Emin ellerde olsaydı kentin durumu böyle olmazdı. Kent Konseyi’ne katıldığımda kentin yollarını tek yönlü yapmayı önerdim. Şehrin bir kısmını dışarıya taşımak üzere uydu kentleri önerdim. Bize söylenen ‘Efendim biz 50 bin konut yapacağız ve sorunları çözeceğiz’ cevabını aldım. 50 bin konutu nasıl yaparsınız? TOKİ bugüne kadar 50 bin konut yapmamış, siz nasıl yapacaksınız? Belediyenizin böyle bir bütçesi var mı, buna gücünüz yeter mi? Böyle bir şey, böyle bir hikâye yok. Ha ‘Ben bunu 100 yılda yapacağım’ diyorsanız buna bir sözüm olmaz. Bir başka konu; ‘Biz, Amanos Dağlarını deleceğiz, Hatay’a giden yolu kısaltacağız’ dediler. Tamam. Başüstüne. Tebrik ederim. Böyle bir şey yaparsanız biz de destek oluruz. Peki, bunun projesini yaptınız mı? Hayır. İhalesi var mı? Hayır. 5 yıllık ya da 10 yıllık kalkınma planında var mı? Hayır. Peki, ne kadar para gidecek biliyor musunuz? Hayır. Bunun adı insanları aldatmaktan başka bir şey değil. Böyle saçma bir şey yok. Amanos Dağı’ndaki 10 tane PKK’lı ile başa çıkamıyorsunuz, dağı delmekten bahsediyorsunuz. Adama gülerler. Böyle bir şey olmaz. Olmayan bir şeyi vatandaşın gözüne ‘Ben yapacağım’ diye sokarsanız, bu ayıptır. Siyasi etiğe ve ahlaka uymaz. Yarın size ‘Yalancı’ addederler. Yapamadığınız zaman yalan söylediğiniz ortaya çıkar. Afakî söylem ve vaatlerle sadece kendinize güldürürsünüz. 

RANT BELEDİYECİLİĞİ YAPILIYOR

Bu şehri yöneten insanlar halkına yalan söylememeli. 5 yıl çabuk biter. 5 yıl sonra görev süreniz bittiğinde halkın içinde yaşayacaksanız bunları kalkar yüzünüze söylerler, mahcup olursunuz. Bugün belediye meclislerimizin 80 maddelik bir gündemi varsa bunun 75’i imar tadilatı. ‘Ahmet’in arsasından yol geçmesin’, ‘Mehmet’in arsası ticari olsun’, ‘Falanın tarlasını nasıl değerlendiririz’ mantığıyla yapılan imar tadilatları. Dolayısıyla uçakla Gaziantep’in üzerinden geçerken düzgün bir yol göremiyorsunuz. Biz ne kadar çabalasak da elimizden bir şey gelmiyor. Bu şehirde insanlar yaptıklarından dolayı hesap verebilmeliler. 

MEDYAYA GÖREV DÜŞÜYOR

Basınımız da bunun takipçisi olmalı. Bu anlamda yerel medyamıza önemli görev düşüyor. Bizler siyasetçi kimliğimizle sorduğumuzda muhalif olduğumuz belirtilerek bertaraf ediliyoruz. Ama medyamız olup, bitenleri vaatleri sorgulamalı. Ben Fatma Şahin hanımefendinin ’50 bin konut yapacağım’ dediğinde ‘Bu konutları nerede, nasıl, hangi bütçeyle, kaç yılda yapacaksınız’ diye sorgulayan bir basın kuruluşuna rastlamadım ne yazık ki. Arsa ticareti yaparak bu şehri büyütemezsiniz. Açın şehrin her tarafını imara açın. Niye açmıyorsunuz? Kimi kolluyorsunuz? Bir yer imara açılmadan önce kimler oradan arsa alıyor ben bunları isim isim biliyorum. Benim bunların hepsinden haberim var. Kim nereden ne kazanmış hepsini biliyorum. Devlete vergi veriyor mu, vermiyor mu, devletin kaybı ne kadar? Hepsini biliyorum. 

GAZİANTEP’İN STK’LARI SINIFTA KALDI

Kentimizdeki Sivil Toplum Kuruluşları da ne yazık ki aktif değiller. Neredeyse tamamına yakını sindirilmiş, iktidar tarafından ele geçirilmiş durumda. 830’a yakın Sivil toplum kuruluşu var. Ama bunların sadece 2-3 tanesi zaman zaman belediyenin yanlış uygulamalarına karşı açıklamalar yapıyor. Asıl büyük olanların, bu kenti yöneten, ekonomik özgürlükleri olan STK’ların sesini çok çıkartması lazım. Ticaret Odası’nın, Sanayi Odası’nın, Organize Sanayi’nin ‘Bak kardeşim, bu şehirde şunlar da yapılmalı, şunları yanlış yapıyorsunuz’ diyebilmeliler. Ama yok. Maalesef onlar da çok fazla seslerini çıkartmıyorlar. Nedenini bilemiyorum tabi. Pek çok çekinceleri olabilir. Ama biz bu şehirde yaşıyorsak ve hep de ortak akıldan bahsediyorsak, bu kenti gerçek manada ortak akılla yönetmeliyiz. Son dönemdeki siyasal anlayışla sosyal ve kültürel anlamda kent 30-40 yıl geriye gitti. 

HALKIN SAĞDUYUSUNA GÜVENİYORUM

Türkiye’de halk 1 Kasım’da tekrar sandığa gidecek. Ben bu seçimin anlamsız olduğunu, ülkenin ekonomisinin maalesef feda edildiği bir seçim olarak görüyorum. Sadece Sayın Cumhurbaşkanının kendi egosunu tatmin için gidilmiş bir seçim olarak görüyorum. Ülkeye hiçbir faydası olmayan bir seçim olarak görüyorum. Bu seçimin ardından çıkacak tablonun da mevcuttan çok farklı olmayacağını görüyorum. Ekonomik kaybın yanında ülkemiz için zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. Halkın da bunu gördüğüne inanıyorum. Süreç içerisinde yaşananları gördüler. Halkımızdan ricamız şu. 1 Kasım’da bu ülkenin sorunlarını çözmek için yola çıkanlarla, bu ülkenin önüne takoz koyanları birbirinden iyi ayırt etsinler. Bu ülkenin ve insanlarının daha iyi yerlere layık olduğunu iyi anlaması lazım seçmenin. Bunun için mücadele eden insanlara destek olmaları lazım. Koalisyon olmaması için türlü işler çevirenleri kendi vicdanlarında yargılamaları ve sandıkta gereken dersi vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu toplumun bunu yapacağına inanıyorum. Eğer bu ülke gelişecek, büyüyecek ve ilelebet var olacaksa önce hesap soran bir halkının olması lazım. Demokrasisine sahip çıkan bir halkının olması lazım. Bu seçimde insanlarımız hak edene hakkını verecektir. Umarım 1 Kasım’dan sonra bu ülkenin sorunlarını çözecek hükümet kurulur. 

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar