Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, Kahve Molası’nın konuğu oldu. Yoğun çalışma temposuna www.memohaber.com’da kahve içerek mola veren Rektör Gür, www.memohaber.com İnternet Haber Sitesi Yayın Koordinatörü Mehmet Taşçı’nın sorularını yanıtladı.
Rektör seçildiği tarihten bugüne kadar Gaziantep’te adından sıkça söz ettiren Prof. Dr. Ali Gür, kendisiyle ilgili ortaya atılan birçok iddia başta olmak üzere merak edilen tüm soruları içtenlikle yanıtladı.
Adaylık dönemi ve seçildikten sonra hakkında ortaya atılan iddialara cevap veren Rektör Prof. Dr. Ali Gür, gerçekleştirmek istediği projeleri de memohaber’e anlattı. Sorularımızı samimiyetle cevaplayan Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Rektörü Prof. Dr. Ali Gür ile yaptığımız röportaj oldukça ses getirecek.
İşte, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Rektörü Prof. Dr. Ali Gür’ün Memohaber’de Kahve Molası’na içtenlikle verdiği olay yaratacak röportaj…
Aday olurken sizi rektör adaylığına götüren en önemli etken neydi? Rektör olduktan sonra yaptığınız ilk iş nedir?
RİSK ALMAKTAN KORKMAYACAK BİLİM ADAMLARINA İHTİYAÇ VAR
Ben tıp kökenli bir hocayım. Dünya Bilim ödülünü almış, Gaziantep Üniversite’sinde de Dünya Bilim adamı sıralamasında ikinci sırada olan bilim kimliği çok yüksek, 7 yıl üst idarede görev yapmış, 3 yıl Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu müdürlüğü, 4 yıl Rektör Yardımcılığı yapmış, seveni çok olan ve risk almaktan korkmayan genç bir akademisyenim. Ben ayrıca Bilim adamı kimliğim yanı sıra toplumsal olaylara duyarlı, inançlı ve milli hassasiyeti yüksek biriyim. Bu yüzden yurt çapında farklı meslek gruplarından akademisyenleri bir araya getirerek Hür Akademisyenler Derneğinin (HAKAD) kuruluşuna öncülük ettim ve halen başkanlığını yürütmekteyim. Dünyamız ve bölgemiz değişim ve dönüşüm geçirirken ülkemizde elini taşın altına koyacak, risk almaktan korkmayacak bilim adamlarına ihtiyaç vardı. Böylesi bir ortamda ben de bu işi yapabileceğimi düşünerek rektörlüğe talip oldum.
Dünya Bilim Adamı ödülü aldım dediniz biraz ondan bahseder misiniz?
2004 yılında kendi alanımla ilgili olarak bir yarışma açılmıştı ve 8 kişiye verilecekti. Amerika bursuydu bu ve Avrupa Birliği ülkelerinden istediğine gitme hakkınız vardı. En yüksek puanı ben aldığım için ilk tercih benimdi ve istediğim yere gitme hakkım vardı. İngiltere’yi seçtim ve çocuklarımla, eşimle birlikte gittik. Kendi alanımda çok büyük kazanımlar elde ettim. Ayrıca 1 yıl öncesinde İtalya da yine en iyi araştırma ödülünü aldığım için İstiklal Marşı’nı bayrağımızı dalgalandırarak benim için okuttular ve ödülümü takdim ettiler. O zaman ulusal basında geniş yer bulmuştu. Bunların dışında da çok sayıda ulusal ve uluslararası ödül aldım. Dolayısıyla Ali hoca kimlik ve karakterinin ötesinde bilim yapısı da çok güçlü bir insandır. O yüzden de özgüveni yüksektir.
Rektör olduktan sonra yaptığınız ilk icraat nedir? Gaziantep Üniversitesi’nde acil eylem planı anlamında ne yapılması gerekiyor?
Benim göreve gelme sürecim 15 Temmuz’dan sonraydı. 15 Temmuz gibi ihanet yapılarının ülkeyi kaosa sürüklediği ve güzel vatanımızın işgal girişimine maruz bırakıldığı bir dönemden hemen sonra 2 Ağustos’ta Sayın Cumhurbaşkanımızın takdir ve teveccühleriyle atandım. Bu durum benim hem yükümü hem de benden beklenen sorumlulukları artırdı. Benim yaptığım ilk icraat şu oldu. Öncelikle ben seçime girerken seçimden 6 ay önce bir deklarasyon yapmıştım ki bütün üniversitede herkes bilir. 2016 Ocak ayından itibaren şunu söylüyordum. ‘Ben terör yapılarıyla ilişkisi olan FETÖ, PKK gibi yapılarla hemhal olan insanlarla asla görüşmeyeceğim.’ FETÖ’nün gerçek yüzü henüz bu kadar net ortaya çıkmamıştı. İkincisi bir tek kişiye bile zerre kadar bir vaatte bulunmadım ve bu sözlerimde de durdum. 15 Temmuz’dan 7 ay önce o zaman insanlar şunu diyorlardı, ‘Ya hocam sen ne yapıyorsun, seçime giden adam bu kadar keskin konuşur mu? seçime giden adam bunlar olmayacak, şunlar olmayacak der mi? Kimseye bir vaatte bulunmuyorsun sen kimden oy alacaksın? Bunlar da benim en büyük özgürlük alanımdı. Allah’a çok şükür en yüksek oyu da aldık. Birileri 15 Temmuz’dan sonra kahramanlık rollerine bürünürken ben bu hassasiyeti yıllardır taşıyordum.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ’NDEN PKK VE FETÖ YÜZÜNDEN AYRILDIM
Dicle Üniversitesi’nden 2009 yılında ayrılışımın sebebi PKK ve FETÖ’den kaynaklanan zulümleri yaşadığımız için orada artık bize alan bırakılmadığından dolayı ayrılmak zorunda bırakılmamdır. Böylece 2009 yılında Gaziantep’e geldik. FETÖ ile ilgili net duruşum ve hassasiyetim bugün başlamadı ki, 2008-2009 yıllarında zaten başlamıştı ve üniversitedeki birçok kişi ile tartışma ve çatışma pahasına bu yapılarla mücadeleye burada da devam ettim. Rektör olarak atandıktan sonra ilk icraatım; devletimin hassasiyetleri doğrultusunda FETÖ ve PKK başta olmak üzere teröre yakın olan insanlar asla bu üniversitede yer bulamazlar diye deklerasyon yayınlamam oldu. İkincisi rektör adayı olan arkadaşlarımızdan kimlerle çalışabilirim diye oturup düşündüm ve 3 rektör adayı arkadaşıma görev teklif ettim. Biri şu anda benim dekanım, biri enstitüsü müdürüm, birine de sanayi ile üniversite arasındaki iş birliğini koordine etmesini teklif ettim. Benim refleksimde rekabet diye bir unsur yoktur ve geçmişi ayağıma pranga olarak görmem. Her profesörün hakkıdır ve aday olabilir yeter ki vatana ihanet etmesinler ve kirli ilişkilere girmesinler. Bazıları hayret etti. “Ya hocam nasıl oluyor sen rakip rektör adaylarını dekan, enstitü müdürü olarak atıyorsun” dediler. Kalitesi ve liyakati varsa görev veririm, liyakati varsa ben onunla çalışmaktan zevk duyarım. KHK kapsamında ihraç ve soruşturmaların devam ettiği bir dönemde göreve atandım. Kanun hükmünde kararname kapsamında onların birçoğunu sonlandırdık ve kurullarımız titizlikle çalışarak gerekli işlemleri yapıp ihraç edilenler edildi, devletimizin sunduğu bilgi ve belgeler ışığında yeni soruşturmalar açıldı ve üniversitede bu konuda devletin hassasiyetlerine uygun bir şekilde tedbirler alındı ve alınmaya devam edecek.
Üniversitede ihraç edilen öğretim görevlisi sayısı ve hala açıkta olan öğretim görevlisi sayısı ne kadar? Bilgi verebilir misiniz?
Tabiki. Çünkü bunlar resmi olan şeyler. 106 öğretim üyesi, 15 idari personel ihraç edildi. Açıkta olanlar ve soruşturması devam edenler de var. Her geçen gün devletimiz yeni bilgi ve belgelere ulaştıkça kurumlarla paylaşmakta ve kurullarımız bu bilgiler ve belgeler ışığında gereğini yapmaktadır. Dolayısı ile bu süreç dinamik olarak devam etmektedir.
Bazıları size yönelik çok ağır ithamlarda bulundu. Ve bulunmaya devam ediyorlar? Ne diyeceksiniz?
BİZİM SUSKUNLUĞUMUZ ASALETİMİZDENDİR
Ben bu meselelere hiç girmem benim bu konularda çok net bir duruşum vardır, devletim bilir. Devlet gereğini yapar. Bu iddialar yeni değil. Rektörlük seçiminde birinci sırada çıkınca hemen bu iftira kampanyalarına başladılar ve bütün bu iftira kampanyalarına rağmen ben rektör olarak atandım. Bu süreç içerisinde de rektörlük görevine devam ediyorum ve bu konuda benim hassasiyetimi dünya âlem bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir. Devletimiz bu konuda hassas ve güvenli bir şekilde taramalarını yaptıktan sonra gerekli bilgileri paylaşmış ve Sayın Cumhurbaşkanımız takdir ve teveccühleri ile beni rektör olarak atayarak bütün bu iftiralara en net cevabı vermiştir. Bütün bunların ötesinde benim bir cevap vermem zaid olur. Ben sabır ve nezaketle görevimi sürdürüyorum. Bunları bile bile hala iftiralara devam etmek; kötülük ve kaosa hizmetin ötesinde kurumları yıpratmak ve aynı zamanda da Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesini reddetmek anlamına gelir. Dolayısıyla ben bu konuda asla konuşmadım, konuşmayacağım da zaten. Bizim suskunluğumuz asaletimizdendir. Suskunluğumuz, önümüzde ülkemizin güvenliği ve milletimizin selameti için çok daha önemli ve hayati meseleler dururken ülkemizin bu geçiş döneminde daha fazla karmaşaya sürüklenmemesi ve şehrimizin yıpranmaması içindir. Yoksa söylenecek çok söz var. Benim başımın üstünde de, ayağımın altında da yer vardır. İsteyen istediği yerde olur.
Sürekli yerel medyada hakkınızda iddialar gündeme geliyor. Özellikle siyasetçiler tarafından FETÖ konusuyla ilgili iddialar ortaya atılıyor. YÖK veya Cumhurbaşkanlığı size bu iddiaları sordu mu?
Devlet zaten çalışmalarını yapıyor ve kurumlar açısından baktığınız da sizin işinizi yapmanız isteniyor. Burada hiç bir şeye kulak asmadan işimizi yapıp üniversiteyi ileriye taşıyoruz. Devletin hassasiyetleri doğrultusunda benden istenen budur. Ama birileri kavgadan nemalanmak istiyorsa bu onların sorunudur. Ben dünya çapında bir bilim adamıyım. Şunu unutmayalım Ali Gür hoca hem seçilmiştir, hem atanmıştır. Ben ne yaptığımın farkındayım. İkincisi Ali Gür hoca FETÖ tarafından yıllardır mağdur edilirken, iftiralarla ağır cezalarda yargılatılırken arayıp sormayan insanlar, o zaman başka mecralarda gezenler nasıl oluyor da şu anda iftira atarak bu işten nemalanmaya çalışıyorlar. Ben burada hiç kimseyle ilgilenmiyorum ben işimi yapıyorum ve yapmaya da devam ediyorum. Bakın bu iddialar yeni değil seçimin hemen akabinde atama sürecinde en ağır iftiralar atıldı. Ben size şunu da söyleyeyim ben İmam Hatip mezunuyum ve tıp fakültesinde okurken resmi imamlık yaptım. Birileri bunu apaçık bildikleri halde bu kadar alçakça iftiralar atabiliyorlarsa nereye ve kimlere hizmet ettiklerini sorgulamak lazım. Bir de şu var. Ali Gür hocanın FETÖ tarafından evine haciz gelirken; eşi yüzün üzerinde davaya ve soruşturmaya tabii tutulurken, gazeteci eşi hakkında bizzat FETÖ tarafından kırkın üzerinde dava açılmışken ve bir davadan dolayı da evine haciz konulmuşken bunu diyenler önce kendileri aynaya baksınlar ve kendilerini sorgulasınlar. Peki bunu diyen insanların kaç tanesi FETÖ adına mağduriyet yaşamıştır. Yoksa bizzat FETÖ nün imkanlarıyla koruyup kollanmış mıdır? Devlet bunu bilmiyor mu zannediyoruz. Devletimiz kimin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Devlet mühlet verir ama asla ihmal etmez. Her şeyin bir zamanı vardır.
Hakkınızdaki bu iddialarla ilgili açtığınız dava var mı?
Ben hiç bir şekilde devlet kurumlarının, devletin kurumlarında çalışan insanların birbirlerini basın üzerinden yıpratmasına asla taraftar değilim ve asla böyle bir şey yapmadım. Ama kanuni haklarımı da kullanıyorum ve gereğini yapıyorum.
Eşiniz ile ilgili açılmış dava var mı?
Eşim zaten kendisi gazeteci olduğu için o konularda kendisi hakkında sürekli dava açılıyor ve bizzat FETÖ tarafından açılmış davaları halen devam etmektedir. Kendisi şu ana kadar herhangi bir dava açmadı ancak eşim de iftiralara karşı kanuni hakkını kullanacaktır. FETÖ militanları yıllardır bize saldırırken susanların bizim mücadelemize daha çok ihtiyaç duyulan bu kritik dönemlerde iftiralarla bizi hedefe koyanların kimlere hizmet ettiklerini sorgulamak gerekir
Rektörlüğünüz döneminde FETÖ ile mücadele hususunda yapılan çalışmalar nelerdir biraz bilgi verir misiniz?
FETÖ İLE MÜCADELE EDENLERİ HEDEFE KOYARAK KİME HİZMET EDİYORLAR
Sadece şunu söyleyeyim ilginçtir rektör yardımcılığım dönemi de dahil olmak üzere FETÖ’nün elemanlarına geçit vermediğim için beni sertlikle, uzlaşmazlıkla ve kurumda çok sert olmakla eleştirdiler. Hatta “Hocam biraz yumuşak olsanız, bunlara bu kadar sert girmeseniz” diyen insanlar şu anda ne acayiptir ki, bizi de o kategoriye sokmaya çalışıyorlar. Sizce devlet bunları bilmiyor mu? İlginçtir bu yapının en önemli kasalarından ve hizmetkârlarından birileri hakkında ağzını açmayanlar, yıllardır FETÖ ile mücadele edenleri hedefe koyarak kime hizmet ediyorlar acaba. Bunu sorgulamak gerekmez mi? Benim açımdan şahıslar mevzu bahis değildir. Ben temel yaklaşımları konuşuyorum.
GAÜN’de gerçekleştirmek istediğiniz en önemli projeler nelerdir?
RUHEN BEDENEN SAĞLIKLI ÖĞRENCİLERİ MEZUN ETMEK İSTİYORUM
Benim üniversitemde tıp fakültesi ve mühendislik fakülteleri iyi konumda. Ama ben sosyal alanlarda da kaliteli eğitim veren saygın bir üniversite istiyorum. Ben üniversitelerin toplam kaliteyle güçleneceğine inanan bir insanım. Bu yüzdende sosyal bilimleri de geliştirmeye çalışıyoruz. Şimdi her şerde bir hayır vardır. 15 Temmuz yerleşkesi yani yeni kampüsümüz bize devredildiği zaman milletin cebinden çaldıklarıyla devlete ihanet eden FETÖ’nün elinden alınarak millete geri verildi. Dolayısıyla şu anda iki kampüs idare ediyorum. Ana kampüs ve 15 Temmuz yerleşkesinden bize devredilen yerleri de düşünürsek bina sayılarımız Allaha şükür iyi. Şu anda ben fiziki mekanlar, binalar yapmak yerine var olan binalar içerisinde vatanını milletini seven, milli ve manevi değerlerine bağlı, ruhen ve bedenen sağlıklı öğrenciler yetiştirmek ve mezun etmek istiyorum. O yüzden daha çok iç yapıya özen gösteriyorum. Yeni fiziki mekânlar çok yapmayacağım açıkçası, ihtiyacı da yok üniversitenin. Üniversite çok büyüdü, 52 bin öğrencisi var. 107 ülkeden 3750 tane uluslararası öğrencim var. Bu aynı zamanda bizim uluslararası gücümüz ve şehrimizin tanıtımıdır. Bizim en büyük ihtiyacımız olan şey, büyük bir kütüphanedir. Gaziantep de kütüphane yok. İlginçtir 2 milyon metropol bir şehirde kütüphane yok. Bu yüzden hem şehrimize hem diğer üniversitelere hem de üniversitemin öğrencilerine hizmet sunacak kapsamlı ve ihtişamlı 7/24 saat açık kütüphane yapmayı hedefliyoruz.
7/24 SAAT AKTİF ÇALIŞAN BİR ÜNİVERSİTE
3750 tanesi 107 ülkeden uluslararası olmak üzere 52 bin öğrencinin olduğu bir kampüste ihtiyacımızı karşılayacak bir kütüphanemiz yok. Diğer üniversitelerin öğrencilerini de düşünürsek bu bizim için olmazsa olmazdır. İçinde sessiz alanlar olduğu gibi öğrencilerin rahat oturup tartışabilecekleri alanlar olacak. Kütüphaneler ve hastaneler sessiz alan olarak bilinir, ben tam tersine sessiz alanlarla birlikte elit tartışmaların yürütüldüğü alanlar da olsun istiyorum. Susan değil konuşan, tartışan ama kavga etmeyen bir üniversite ortamı istiyorum. İkincisi benim öğrencim gece ikiye kadar oturup çalışıyorsa, gece ikide eve nasıl gideceğini düşünmesin, kütüphanede dinlenme odasında dinlensin, sabah da kalkınca duşunu alsın, makyajını yapsın, tıraşını olsun okuluna gitsin. Belediyelerimizle de anlaşarak onlara çorba vereceğiz. Dolayısıyla 7/24 saat aktif çalışan bir üniversite kütüphanesi olacak. Bu hem öğrencilerimizi heyecanlandıracak, hem de benim üniversiteme kalite sağlayacak. Bir diğer projemiz sosyal branşları geliştirmek istiyoruz. Çünkü Gaziantep, Ortadoğunun açılan kapısıdır. Suriye sınırında en fazla biz yaşıyoruz. Balkanlar, Asya, Avrupa ve Ortadoğunun geçiş kapısında Gaziantep vardır. Biz burada eğer iyi bir sosyal bilimler interlandı oluşturamazsak, 3 milyon misafirimizin gelecekleri üzerine soyolojik raporlandırmalar yapamazsak, ileriye dönük projeksiyonlar sunamazsak oradaki savaşı kazanabiliriz ama savaşı kazandıktan sonra oradaki toplumların bilinç düzeyini geliştiremediğimiz ve algılarını yönetemediğimiz için kaybeden yine biz oluruz. Çilesini biz çekeriz sefasını Amerika ve Avrupa sürer. Bu yüzden biz de “Göç Enstitüsü” ve “Ortadoğu Stratejik ve islami Araştırmalar Enstitüsü” kurmak için çabalıyoruz.
Bir taraftan şehrimizde savaşın sıcaklığını yaşıyoruz diğer taraftan üniversitemizde lojman sayısı çok az ve konut kiraları çok pahalı ve akademisyenler çevremizdeki üniversitelere göre daha düşük maaş alıyorlar. Bu yüzden gittikçe büyüyen üniversitemize kaliteli öğretim üyelerinin gelmelerini sağlamak için cazibe oluşturmak gerekmektedir. Biz de en azından TOKİ işbirliği ile çalışanlarımızı konut sahibi yapmak için uğraşıyoruz. Bu konuda belirli bir mesafe katettik.
Üniversitede yaşandığı iddia edilen, iki profesörün kavgası var o konuya değinmek ister misiniz
Bu yeni bir şey değil ki çok önceden kendi aralarında bir sorun vardı, bu sorun cereyan etmiştir ve bugünde olan bir şey değildir aylar önce olan bir şeydir. Şimdi gündeme getirilmesi manidardır. Olayla ilgili zaten gerekli soruşturmalar yapılıyor.
Gaziantep Üniversitesi olarak en büyük hedefiniz nedir? Kendinize bir çıta belirlediniz mi?
HEDEFİMİZ EN İYİ İLK 500 ÜNİVERSİTENİN İÇİNE GİREBİLMEK
Gaziantep Üniversitesi, uluslararası değerlendirme kuruluşlarının hazırladığı raporlarda kaliteli üniversiteler arasında yer almaktadır. ABD kaynaklı USA News’in raporunda 20 bin üniversite arasında şu anda 831 inci sırada yer almaktadır. Güzel bir yeri var. Biz istiyoruz ki ilk 500’ün içinde olalım. Hedefimiz, dünyadaki en iyi ilk 500 üniversitenin içine girebilmek. Arkasından daha da iyi dereceleri elde etmek istiyoruz. Buna potansiyelimiz var mı, var. Allaha çok şükür çok güçlüyüz biz. Tıp, sağlık, mühendislik, eğitim ve sosyal bilimlerin tüm alanlarında total olarak geliştiğimizde ve uluslar arası öğrencilerimizin sayılarını da artırarak puanlarımızı yükselteceğiz. Avrupa birliği projeleriyle biz aynı zamanda uluslararası alandaki güvenliğimizi artırıyoruz. Biz göreve geldikten sonra yüksek bütçeli 3 AB projesi aldık ve çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yakın zamanda yeni bir derecelendirme yine geldi. Uluslar arası öğrencilerin tercih ettiği üniversiteler arasında Türkiye’de önde gelen üniversitelerden birisi Gaziantep Üniversitesidir. Sınırda olmamıza ve her türlü kötü algı yönetimine rağmen Gaziantep Üniversitesinin uluslararası öğrenciler tarafından tercih edilen güvenli bir üniversite olduğu tescillenmiş oldu. Bakın biz savaşın sınırında yaşıyoruz ve sorunları bire bir biz yaşıyoruz. Buna rağmen 3750 tane öğrenci burada huzur içerisinde yaşıyorlar. 107 ülkeden öğrencisi olan çok renkli, çok kültürlü, çok dinli ve çok dilli huzurlu bir üniversiteyiz. Biz bu özelliğimiz ile Birleşmiş Milletlerin küçük bir örneğiyiz.
Türkiye’de Türkçe, İngilizce ve Arapça eğitim yapan tek üniversiteyiz.
Sayın Coşkun döneminde toplumsal duyarlık projesiyle ön plana çıkmıştı? Sizin bu konuda bir çalışmanız var mı?
TOPLUMSAL DUYARLILIK PROJELERİ BİZİM İÇİN VAZGEÇİLMEZ
Şimdi bizim felsefemiz şu; biz kurumsal kimliğe çok önem veririz. Kurumumuzda geçmişte yapılmış güzel ve geleceğe dönük projeler varsa onların aynen sahibiyiz. Toplumsal duyarlılık projeleri ve mühendislikte intörnlük özellikle bizim olmazsa olmazımızdır ve bunlara devam ediyoruz. Bu yıl bizim 12 bin tane öğrencimiz kaydoldu ve bu öğrencilerimiz de toplumsal duyarlılık projemize katılıyor. 328 proje şu anda yürüyor. Yürüyen bu projelerimizin bir kısmı tekrarlı bir kısmı da yeni projelerden oluşmaktadır. Bu yılın sonunda İnşaallah bu projelerden iyi olan bir kaç tanesine törende ödül vereceğiz. Hem güzel projeler çıksın, hem de öğrenciler motive olsun sitiyoruz. Dolayısıyla toplumsal duyarlılık projeleri bizim için vazgeçilmezdir. Mühendislik dışındaki alanlarda intörnlükle ilgili bazı uygulama değişikliklerine gitmeyi planlıyoruz.
Sosyal medyayla aranız nasıl?
GİZLİ SAKLI YAŞAMI OLAN BİRİ DEĞİLİM
Ben facebook pek fazla kullanmıyorum. Sadece adaylık dönemimde açtım sonrada kapattım. Ben sosyal medyayı twitter olarak kullanıyorum ve özgür bir adam olduğum için fikirlerimi çok açık yazarım. Ben fikirlerimi hiç tartışmaktan korkmam. Ben gizli saklı yaşamı olan biri değilim. Her şeyi açık şeffaf yaşadığım içinde korku yaşamıyorum.
Öğrencilerden sizi sosyal medya üzerinden eleştiren oluyor mu?
Eleştiriye evet ama hakarete hayır! Ben sosyal medya üzerinden polemiğe girmem asla. Konuşacaksam muhataplarımla yüz yüze konuşmayı tercih ederim. Çünkü yüz yüze konuşmak jest ve mimikleri anlamak çok daha iyi ve rahattır ama sosyal medyada sanal alemde insanların birbirlerini anlamadan kör döğüşüne tutuşmaları kadar tehlikeli bir şey yoktur. Hele hele bir öğrenciyle bir rektörün sosyal medya içerisinde anlamsız tartışmalarını hiç kabul edemem. O yüzden öğrenciler heyecanlıdır ve sınırlarını aşabilirler. En fazla şunu yaparım, hakarete varan bir şeyler yazılırsa polemiğe girmeden engellemeyi tercih ederim. İkincisi de öğrencilerim çok yazarlar, eğer makul gerekçeleri ve haklı talepleri varsa onları da kurullarımda görüşerek değerlendirmeye alırım. Yani şu zamana kadar öğrencilerle ciddi bir tartışmam olmadı, olamaz da zaten.
FETÖ’den açığa alınanlar ve ihraç edilenlerden sonra akademisyen, idari kadro ya da üniversitede bir açığınız var mı, sıkıntı yaşıyor musunuz? Yanık tedavi merkezinin olmaması ciddi bir eksiklik değil mi?
TIBBİ ONKOLOJİ VE RADYASYON ONKOLOJİSİ’NDE EKSİĞİMİZ VAR
Yanık ünitesinden başlayalım. Evet, Hastanemizde kapsamlı bir yanık ünitesi bulunmamaktadır. Bu da yeni bir sorun değildir. Yanık bakım ünitesi geniş ve izole bir mekanda deneyimli ve özel bir ekiple ancak devam ettirilebilir. İleride hastanemize yeni bir acil ve travmatoloji bölümü yapacağız. Bunu yaparken yanık bakım ünitesini de içinde değerlendirmeyi planlıyoruz. İkinci sorunuza gelince özellikle FETÖ yapılanmasının en önemli özelliklerinden birisi mağduriyet algısı üretmektir. Kendileri olmadığı zaman kurumlarda hizmetin aksadığı ve kurumların tamamen battığı algısını çok üretirler. Bir dönem hatırlarsanız polis teşkilatında bunu çok yapıyorlardı. Kendileri görevden uzaklaştırılınca kurumların ve güvenliğin çöktüğü algısını üretiyorlardı. Halbuki kendileri birçok delili kararttıkları, yok ettikleri veya sahte delil ürettikleri için birçok olay aydınlatılamıyor ve adalet yerini bulmuyordu. Şimdi olaylar hızlıca aydınlatılıyor ve oynanan oyunlar ve kurulan kumpaslar bir bir açığa çıkarılıyor. Düşünsenize Rus Büyükelçinin öldürülme hadisesi, Reina katliamı, gaziantep’teki patlamalar ve bir çok benzer terör olayları eskiden olsaydı karanlıkta kalırdı ve birileri sürekli hedef gösterilirdi. Bakın Reina katliamı sonrası 3800 saatlik kamera mobese kayıtları tek tek taranarak katil ve bağlantıları nasıl bulundu ve olay deşifre edildi. Eskiden olsaydı bulunabilir miydi? Bakın bu şu anlama geliyor. FETÖ ve yandaşları sistemi kilitlemesinler, çalışan insanların tepesine binip onları kumpas ve tehditlerle işlemez hale getirmesinler; güvenli ve vatansever daha az elemanla da bu sistem işliyor. Bunun en önemli örneği benim üniversitemdir. Sadece 49 kişi tıp fakültesinden ihraç oldu, 20 si bunun profesör ama ilginçtir benim tıp fakültemde, hastanemde yüzde 14 ciro artışı oldu. İki branşta eksiğimiz var. Tıbbi onkoloji ve ikincisi de radyasyon onkolojisidir. Çünkü burada olanların hepsi ihraç olduğu için orada bir boşluk var. Şimdi biz oralara da eleman alıyoruz ama o iki alan dışında diğerlerinde pek fazla bir sıkıntımız yok.
Gaziantep Üniversitesi’nde 4 bölümün kapatıldı şeklinde iddialar var, bu iddialar doğru mu?
MEDİKAL ONKOLOJİ VE RADYASYON ONKOLOJİ FETÖ’NÜN ELİNDE
Burada o kadar çok FETÖ operasyonu yapılıyor ki, maalesef şehirdeki bazıları bilerek ve ya bilmeyerek bu algıya hizmet ediyorlar. Romotoloji dediler. Şu anda bakın romatoloji, dahiliye ve fizik tedavinin ikisinin de yan dalıdır. Dahiliye romatolojide iki tane hoca vardı ikisi de FETÖ den ihraç oldu ama onların asistanları da dahil olmak üzere fizik tedavide eğitimler devam ediyor. Romatoloji hastalarına Fizik tedavi Romatoloji tarafından bakılıyor ve bu konuda hiçbir sorun yok. Kardiyolojide 8 hoca vardı 5 tanesi ihraç oldu. 3 hocamız büyük fedakarlıklarla hastalarına bakıp anjiolarını yapıyorlar, asistan ve öğrenci eğitimlerine devam ediyorlar. Sadece dediğim gibi bir tek onkolojide sorunumuz var. Onkolojideki eksikliği de sayın valimizin de meseleye müdahil olmasıyla devlet hastanesinden geçici olarak takviye ettik. Şimdi zaten bizim alacağımız yeni hocalarda başlayacak. Ondan sonra da peyder pey yeni akademik ilanlarla kadrolarımız zenginleşecek. Dolayısıyla medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi dışında ciddi bir eksiğimiz yok. Maalesef tüm Türkiye’de onkoloji branşında FETÖ alanı ele geçirdiği için kendileri dışındakilere hayat hakkı tanımamışlar ve bu yüzden diğer üniversitelerde de aynı sorun yaşanmaktadır. Türkiye’nin birçok yerinde ihraç edildiler zaten o yüzden liyakatli ve kriterlere uyan eleman bulmak biraz zorlaşmaktadır. Ancak bu durum kısa zamanda çözülecektir.
BEN DİNDAR BİR ADAMIM
Bizim 1500 civarı taşeron firma üzerinden çalışan yani hastane ve üniversite olmak üzere elemanlarımız var. Kadro hususunda bakanlık zaten bu kararı aldığında otomatikman biz de bu kapsama tabiyiz. Öğretim üyeleri ve öğretim elemanları açısından da biz kaliteli büyümeyi tercih ediyoruz. Rastgele bir yerlere eleman almalar olunca ileride sıkıntı olmaktadır. Biz biraz daha araştırmalarımızı yaparak fikir ve düşüncesine bakmadan vatanına milletine bağlı, ezanla derdi olmayan bayrak sevdasını içinde taşıyan, vatan bütünlüğünü özümsemiş özgür bireylerle çalışma kararlılığındayız. Üst yönetimimi ve senatomu da bu tarzda çok yönlü şekillendirdim. Tıpkı 15 Temmuz alçak işgal girişimine tüm yürekleri ile karşı duran top yekûn milletin sahaya yansıması gibi. Ben dindar ve milli hassasiyetleri yüksek bir akademisyenim. Ben bundan ne nemalanırım ne de bundan çekinirim. Bu kadar net ve özgürüm. Her kes benim ne olduğumu bilsin ki ona göre hareket etsin. Benim bir rektör yardımcım ülkücü milliyetçidir, bir rektör yardımcım sosyal demokrattır, bir rektör yardımcım da dindardır. Biz vatanına ihanet etmeyen ve ihanet şebekeleri ile ortaklık kurmayan toplumun tüm kesimlerini kucaklıyoruz. Çünkü biz Anadoluyuz.
15 TEMMUZ RUHUNU ÜNİVERSİTEYE YANSITIYORUM
Ben 15 Temmuz ruhunu bu üniversitede yansıtıyorum. Kimse kusura bakmasın akademik camia, üniversiteler homojen olamaz. Eğer birileri homojenlik arzuluyorsa, hangi fikir adına olursa olsun büyük bir yanlış içindedir. Eğer isteseydi Allah bizi homojen yaratırdı zaten. Allah’ın bile homojen yaratmadığı yerde biz ne diye homojen ve tek tiplilik arzuluyoruz. FETÖ homojenlik istedi ve kendileri dışında hiç kimseye hayat hakkı tanımadılar ve Türkiye ne hale geldi. Burada asıl sorgulanması gereken şey şu, Onkoloji’de 5 tane hoca var fakat kendileri dışında bir taneye bile tahammül edememişler. Asıl bu sorgulanması gerekiyor. Bu bir, ikincisi de siz cephede savaşıyorsunuz, siperdesiniz, yanınızdakinin ihanet ettiğini biliyorsunuz. Her an arkanızdan bıçaklanabilirsiniz. “Ya hele şu an karışmayalım şuna” mı dersiniz. Böyle bir şey mümkün mü? Devlet en kadim kurumlarını bile kapattı. Güvenlik için kapatmadı mı? Peki burada vatana ihanet eden birkaç öğretim üyesi ihraç olmuş çok mu? Bütün bu ihraçlara rağmen sistem ilerliyor ve kurumlarımız çalışıyor. Kurumun batmasını bir tarafa bırakın tersine hastanemde yüzde 14 ciro artmış. Bir de burada şunu unutmayalım. Özellikle Fırat Kalkanı operasyonlarında yaralanan askerlerimize hastanemizin sunduğu hizmet kalitesine ve tüm elemanlarımın fedakarca çalışmalarına başta Genel Kurmay Başkanlığımız olmak üzere bütün devlet kurumlarımız şahit olduğu için bizzat Genelkurmay Başkanımız Hulusi Akar Paşa, kuvvet komutanlarını alıp buraya gelerek hastaneme teşekkür ediyor ve teşekkür plaketi veriyor. Askerlerimizi burada tereddütsüz güvenerek tedavi ettiriyorlar. Bundan da mutluluk duyarak başka yere gitmelerini de istemiyorlar. Şimdi bu kadar kaliteli ve güvenli hizmet sunan, askerini koruyan ve kollayan bir üniversiteye, hastanesine ve çalışanlarına iftira atmak acaba kimlere ve nereye hizmet anlamına gelir? İlginçtir Ali Gür hocayı ve yönetim kademesini FETÖ’de istemiyor, birileri de istemiyor. O zaman burada bir sorun yok mu? Kimler kimlerle işbirliği yapıyor?
Peki birilerinin hesabı nedir sizinle?
BİRİLERİ ÜNİVERSİTEYİ KENDİ ÇİFTLİĞİ GİBİ GÖRMEK İSTİYOR
Ali hoca net bir adamdır. Kimseye eyvallahı yoktur. Ne adaletten vazgeçer ne de merhametine yenilir. Hak edene hakkını vermekte tereddüt etmez. Ali hoca dindar, milli hassasiyetleri yüksek biridir. Üniversiteyi birileri çiftlik gibi kullanmak isterse Ali hoca buna izin vermez. Ali hoca hak ve adalet namına liyakati önceler. Burada liyakat esaslı olarak insanların çalışmalarını ve üniversitelerin şehre liyakat esaslı hizmet etmesini ister. Ama birileri üniversiteyi kendi çiftliği gibi görmek istiyorsa Ali hoca da buna izin vermez. Ali hoca ne seçim sürecinde ne atama sürecinde zerre kadar kimseyle bir pazarlığa oturmadı ki birilerinin yanlışına ve haksız taleplerine eyvallah etsin. Benim için öncelik Ülkemin hassasiyetleri ve menfaatleri doğrultusunda kurumumun liyakat esaslı başarısı gelmektedir.
Peki hocam bundan sonra pazarlığa oturacak mısınız?
Asla. Ben şuna inanıyorum. Kaderi ilahide sizin geleceğiniz makam ve mevki bellidir hiç değişmez. O geleceğiniz makama ya izzetle gelirsiniz ya zilletle. İzzetle geleceğiniz yere niye zillete düşesiniz. Ben izzetimle buradayım ve böyle devam edeceğim.
Adaylık döneminde, ‘Ali hoca kendine rakip gördüğü rektör adaylarının bir kısmını açığa aldı’ şeklinde iddialar vardı. Bu iddialar hakkında neler söyleyeceksiniz?
EĞER YANLIŞ YAPARSANIZ KORKARSINIZ, BEN KORKMUYORUM
Ben bunlara sadece gülüp geçiyorum. Birincisi benim asla böyle bir düşüncem olmadı olamaz da. Birileri kendi yaptıklarını başkalarına mal etmekte mahirdirler. İkincisi ben geçmişi ayağıma pranga yapmam ve liyakate bakarım. Eğer öyle bir şey olsaydı 3 tane rektör adayına niye görev teklif edeyim. Devletin kurumlarında hakkında bilgi ve belgeler olan ve kurumumuzla paylaşılan bir kişinin rektör adayı olması onun soruşturmalardan kurtulacağı anlamına da gelmez. Eğer yanlış yapmışsa ne olursa olsun devlet bunun hesabını sorar. Ayrıca soruşturma komisyonları vardır ve soruşturmaları bu kurullar yaparlar. Devletin güvenlik birimleri kişiler hakkında size belge ve bilgi göndermişse size düşen gereğini yapmaktır. Bu kişilerin aday olması sorumluluklarını kaldırmaz. Zira bu bilgiler kurum yöneticisi olarak size bunun gereğini yapmanız için gönderilir, siz de devletin hassasiyetleri doğrultusunda görevinizi yaparsınız. Eğer yapmazsanız işte o zaman görevinizi kötüye kullanmış ve ihanet etmiş olursunuz. Dolayısıyla burada yapılan kanun hükmünde kararname kapsamında devletin gönderdiği bilgiler üzerinden kurullar tarafından yapılan işlemlerdir. Ayrıca bunu diyenler eğer gerçekten art niyetli değilseler derin bir cehalet çukurundadırlar. Seçimler kalkmadı mı? Neyin rakipliği? Dolayısıyla Ali hoca bir şey yapmak isteseydi, daha atandıktan hemen sonra gereğini yapmaz mıydı? Niye bu kadar beklesin. Ben bilgi ve belgeye göre hareket ederim ve gereğini yapmakta da tereddüt etmem. Ama kimsede kusura bakmasın kardeşim de olsa devletin hassasiyetleri doğrultusunda gereğini yaparım, merhametime yenilmem; velev ki rakibim de olsa onun hak ve hukukunu koruma adına adaletten şaşmam. Benim prensibim budur. Fakat birileri yaptıklarının görülmediğini ve suçlarının üstünün örtülmesi gerektiğini düşünüyorlarsa bu onların hezeyanıdır. Ben çiğ yemedim ki karnım ağrısın, illegal işlerde bulunmadım ki korkum olsun. O yüzden bu kadar rahatım ve özgürüm. Bu kadar iftiralar yapılırken Ali hoca niye bu kadar rahat. Eğer yanlış yaparsanız korkarsınız. Yanlış yapmasanız niye korkasınız. Dolayısıyla birileri kendi yaptıklarını saklamak isteyebilir ama Ali hocanın böyle bir derdi yok.
CUMHURBAŞKANIMIZ BU KADAR HASSASKEN RASTGELE BİRİSİNİ ATAR MI?
Ali hoca ve eşi bu süreçten önce de FETÖ nün hedefinde oldukları için FETÖ tarafından her türlü araştırmaları, taramaları yapılıp bir şey bulunamayınca, kumpaslar kurulmuştur ve nihayetinde hiçbir şey yapamadıkları gibi sicilinin temizliği ve dik duruşu ile bugünlere gelmiştir. Sizce sayın cumhurbaşkanımız bu kadar hassasken rastgele birisini atar mı? Birileri ya bunu anlamak istemiyor ya Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesine saygı duymuyor ya da bilerek veya bilmeyerek bir yerlere hizmet ediyor. Devlet ve devletin kurumları birilerinin şahsi hesaplarını görecekleri, tehditler savuracağı, şunu yapın şunu edin şunu yapmazsanız hesabını soracağım diyecek bir yer değildir. Böyle yapan insanlar toplumdaki yerlerine baksınlar.
Bu süreç içerisinde size tehdit geldi mi?
Ben en ağır tehditleri zaten yıllardır yaşıyorum. Ben FETÖ ve işbirlikçileri tarafından kurulan kumpaslar ile ağır cezada yargılandım. Halen iftiralar ve kumpaslar devam ediyor. Hayatım boyunca hiçbir tehdide boyun eğmedim. Beni tanıyanlar bunlara pirim vermeyeceğimi iyi bilirler. Ben aynaya bakınca mertlik ve netlik görüyorum, başkalarının aynaya bakınca kendilerini nasıl gördükleri beni ilgilendirmiyor.
Yorum Yazın