AlpAslan Group Üst Bant
Bosychef Sol Sabit
Bosychef Sağ Sabit
Gaziantep
BIST9833.22
DOLAR34.0692
EURO37.7489
ALTIN2730.4
BTC/USD57646.841
Diyetisyen Esra AKKUŞ

Diyetisyen Esra AKKUŞ

Mail: esra_akkus96@hotmail.com

Polikistik Over Sendromu (PKOS ) Nedir, Hangi belirtileri verir PKOS Beslenme Tedavisi Ne olmalıdır?

Polikistik over sendromu (PCOS), üreme çağındaki kadınlarda en sık görülen ve yumurtalıklarda folikül varlığına rastlanan endokrin sistem bozukluğudur.

Hormonal ve metabolik anormalliklerin görüldüğü bu hastalıkta; insülin direnci, adet düzensizliği, yeteri kadar adet olamamak,hirsutizm dediğimiz erkek tipi kıllanma, sivilce, saç dökülmesi gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir.

PCOS’la yakın ilişkili olan ve hastaların yaklaşık %50’sinde görülen obezite hastaların metabolizmalarını da kötü etkilemektedir. 

PCOS‘a sahip kadınlarda daha yüksek insülin direnci görülmüştür.
Kilodaki yaklaşık %5’lik bir azalmanın obez hastalarda insülin direnci ve üreme sistemi gibi sorunları iyileştirebildiği gösterilmiştir.
Çalışmalar  PCOS’lu kadınların düşük diyet kalitesine sahip olduğunu göstermiştir Beslenme alışkanlığı, hastalığın önlemesinde ve tedavisinde büyük rol oynamaktadır. Bu yüzden obez kadınlara gebe kalmadan önce, diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri öncelikli olarak önerilmektedir. Kişinin yaşam tarzına, tercihlerine ve vücut profiline uygun diyet ile birlikte yapılan egzersiz; kadınlarda bozulmuş üreme fonksiyonlarının geri kazandırılmasında etkili olabileceği gibi diğer komplikasyonların tedavisinde de fayda sağlayacaktır.

PKOS BESLENME TEDAVİSİ

Tedavinin öncelikli hedefi insülin direncini iyileştirmek olmalıdır. Diyet değişikliği, fiziksel aktivite ve kilo kaybı tedavinin ilk girişimlerini oluşturur. PCOS’ta bazal metabolizma hızının düştüğü görülmüştür.Hastalar, iştah kontrolünü sağlayan hormanların dengesiz salgılanmasından dolayı açlık artışı yaşadıkları görülmüştür. Kilo verme tedavisindeki yol, azalan kalori alımı ve düzenli fiziksel aktivitenin yanı sıra, stresi azaltmaya yönelik davranışçı ve psikolojik terapiyi kapsamalıdır.
 
Düşük karbonhidratlı diyet tüketimi ile daha düşük insülin seviyeleri bildirilmiştir.
Enerji alımını azaltmanın kilo kaybından bağımsız olarak doğurganlığı da iyileştirdiği görülmüştür.
Tüketilen karbonhidratın miktarındansa çeşidi daha önemli bir role sahiptir.
Yağ kaynağı olarak doymamış yağ asitleri ve omega-3’lerin tercih edilmesi, kan lipit profilinin iyileştirilmesine fayda sağlayacaktır.
Pek çok hastada vitamin D düzeylerinin düşük olduğu bildirilmiştir. Suplement alımı hormonları ve metabolizmayı düzenlemeye yardımcı olabilir.
Tip 2 diyabet, insülin direnci, metabolik sendrom ve yüksek testosteron seviyelerine sahip kadınlarda magnezyum seviyelerinin düşük olduğu bildirilmiştir. Magnezyum takviyelerinin, insülin direncini iyileştirme de etkili olabileceği söylenmektedir.

Birçok çalışma, kafein alımının doğurganlığı azalttığını göstermiştir. 500 miligramdan daha fazla kafein alımı kısırlık riskini yükseltmektedir.
Tam tahıllar, bitkisel proteinler ve deniz ürünlerinin alımı arttırılırken, diyetteki rafine tahıl miktarı(beyaz un) ve hayvansal proteinler azaltılmalıdır.
Düşük glisemik indeksli karbonhidrat kaynakları tercih edilmelidir.
Lif kaynağı olarak; tam tahıllar, baklagiller, sebze ve meyveler diyete eklenmelidir.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar