Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Gaziantep İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ali Muhittin Taşdoğan yaklaşan 1 Kasım Erken Genel Seçimleri öncesi www.memohaber.com’u ziyaret ederek kahve molası verdi.
www.memohaber.com internet Haber Sitesi Yayın Koordinatörü Mehmet Taşçı ve Haber Direktörü Nihat Düzgün’ün sorularını yanıtlayan Taşdoğan, gündeme ilişkiler değerlendirmelerde bulunurken, çarpıcı ifadeler kullandı.
7 Haziran sonrası yaşanan sürece ilişkin tespit ve değerlendirmelerde bulunan Taşdoğan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yönetiminin 7 Haziran’da çıkan sonuçları beğenmeyip ülkeyi erken seçime götürerek, kaos yaşanmasına neden olduklarını belirtti.
Taşdoğan, yaklaşan 1 Kasım Seçimleri öncesi kendi partisinin ve diğer partilerin listelerini de değerlendirerek, “Türkiye’de ve Gaziantep’te birinci parti olmak için çalışacağız. MHP iktidarında Türkiye huzura kavuşacak ve millet nefes alacak” dedi. İl Başkanı Taşdoğan, başta valiler olmak üzere bürokratlara da çağrı yaparak, “AKP’nin il başkanı gibi davranmaktan vazgeçin. Yoksa hesabını verirsiniz” diye seslendi.
* DEVLET BAHÇELİ, DAVUTOĞLU’NUN TEHDİTİNE KARŞI REST ÇEKTİ
* İSTİKŞAFİ’ KOMEDİSİ
* AKP İLE İSTİKŞAFİYE GEREK GÖRMEDİK!
* MHP’NİN 4 ŞARTI MİLLETİN DE TALEBİDİR
* ASLA KOALİSYON İSTEMEDİLER
* BİZİM HAYIRLARIMIZ MİLLETİN HAYRINADIR
* MECLİS BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE KENDİ ADAYIMIZI DESTEKLEDİK
* SUÇLULUK PSİKOLOJİSİYLE HAREKET EDİYORLAR
* TASFİYE YOK, KAN DEĞİŞİMİ VAR
* ADAYLARIMIZIN ARKASINDAYIZ
* MİLLETİMİZİN VİCDANINA GÜVENİYORUZ
* İKTİDARIMIZDA BÜTÜN SORUNLAR ÇÖZÜLECEK
* KÜRT VATANDAŞLARIMIZ NE İSTEDİĞİNİ BİLMİYOR
* SURİYE POLİTİKAMIZ
* GENEL BAŞKANIMIZ HEP HAKLI ÇIKTI
* VALİLER AKP İL BAŞKANI GİBİ ÇALIŞMAKTAN VAZGEÇMELİ
“DEVLET BAHÇELİ, DAVUTOĞLU’NUN TEHDİTİNE KARŞI REST ÇEKTİ”
7 Haziran gecesi ilk olarak Sayın Ahmet Davutoğlu çıktı ve balkon konuşmasında Türk Milletini ve siyasi partileri erken seçimle tehdit etti. ‘Erken seçim bu sonuçlarla kaçınılmaz olmuştur’ dedi ve erken seçimi işaret etti. Arkasından Sayın Genel Başkanımız çıktı ve ülkenin yeni tabloya alışması gerektiğini, bu tablodan hükümetler çıkabileceğini alternatifleriyle ifade etti. Sayın Davutoğlu’na cevap olarak da ‘Erken seçim istiyorsanız, en erken seçim ne zamansa o zaman da erken seçime gideriz’ diyerek Sayın Davutoğlu’nun erken seçim tehdidine pabuç bırakmamıştır. Bütün teşkilatlar Sayın genel başkanımızın bu haklı çıkışının ardındayız. Hiç kimse Milliyetçi Hareket Partisi’ni milletle ve sandıkla tehdit edemez. Bu kimsenin haddi değildir.
“İSTİKŞAFİ KOMEDİSİ”
Sayın Cumhurbaşkanı hükümet kurma yetkisini seçimlerin birinci partisi olan AKP’ye verdi. Doğal olarak AKP ilk olarak ikinci parti olan CHP ile görüşmelere başladı. Anlaşamaması durumunda üçüncü, dördüncü parti ile görüşür. Gelenek budur. Birinci tur tamamlandı. İkinci turda CHP ile ‘İstikşafi’ görüşmelere başladılar. ‘ İstikşafi nedir?’ diye bende baktım sözlüğe. İstikşafi diplomatik dilde kullanılan Arapça bir kelime. Karşıdakini keşfetme görüşmeleri. Anlamını öğrenince çok güldüm. Tam bir komedi. Milletle alay edildi. Çünkü CHP’nin 1930’daki, 1950, 1960, 1970, 80, 90’ daki her programını eleştiren bir AKP var önümüzde. Bir yanda CHP’nin tarihi, geçmişini eleştirmiş bir AKP var. Bir yanda da AKP kurulduğu günden beri her şeyini eleştiren bir CHP var. Birbirlerini nelerini keşfedeceklerdi doğrusu merak ettim. Görüşmelerinin anlamsız ve sonuçsuz kalacağını daha ilk anda söylemiştik. Top çevirmeyin, biran önce sonuca gidin, milletle alay etmeyin, oyalamayın, hak gasp etmeyin uyarılarımızı dikkate almadılar. CHP’de masadan kalkan taraf olmamak için sabretti. 35 gün süren görüşmelerin sonucunda gördük ki, ortada hükümet kurmaya yönelik bir teklif bile olmamış. Bu görüşmeler sırasında hatırlayınız Sayın Davutoğlu milleti yine erken seçimle tehdit etti. Koalisyon görüşmeleri için öngörülen Anayasal süre dolmadan CHP ile görüşmeler olumsuz geçmiştir ve erken seçim kaçınılmaz olmuştur’ gibi bir yaklaşım göstermişti. Erken seçim kararını aldıktan sonra bir de kerhen de olsa ‘MHP ile görüşeceğim’ demişti.
“AKP İLE İSTİKŞAFİYE GEREK GÖRMEDİK!”
Tüm bu yaşananlardan da anlaşılacağı gibi 7 Haziran Seçimlerinden istediği sonucu alamayınca millet iradesine saygı duymayarak erken seçim isteyen, ülkeyi kaosa sürükleyen AKP’dir. MHP olarak biz ülkenin zor şartlardan geçtiğini, seçimin kolay bir iş olmadığını, artan terör olayları nedeniyle seçim, sandık ve seçmen güvenliğinin sağlanmasının güç olacağını ifade ettik. Halkın tercihleriyle oluşan meclis aritmetiğinden bir hükümet çıkarılması taraftarıydık. Bize geldiklerindeyse İstikşafiye, oyalamaya gerek görmedik. Çünkü bunları doğdukları günden buyana tanıyoruz. Dolayısıyla ilk günden itibaren Türk Halkının da hayrına olan isteklerimizin karşılanmasını istedik.
“MHP’NİN 4 ŞARTI MİLLETİN DE TALEBİDİR”
‘Anayasa'nın ilk dört maddesi değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Bu, MHP'nin vazgeçilmez şartıdır. Çözüm süreci eksiksiz ve bahanesiz olarak ortadan kaldırılması, sürecin tümüyle tasfiyesi, müzakere kabul etmeyen talep ve isteğimizdir. Toplum hayatını felç eden, adalet ve ahlak kurallarını hiçe sayan rüşvet ve yolsuzluk iddialarının 17-25 Aralık kapsamında tekrar ele alınarak, ucu kime dokunursa dokunsun üzerine gidilmesi tartışmasız isteğimizdir. Anayasal yetki ve sorumluluklarını inat ve ısrarla çiğneyen, hiçbir kural tanımayan Cumhurbaşkanı'nın, görevinin gerektirdiği meşru ve hukuki zeminde bulunmasının yanı sıra kuvvetler ayrılığı prensibinin parlamenter demokrasiyle muhafazası, sağlıklı bir koalisyon için aradığımız temel kriterdir’ diyerek şartlarımızı sıraladık. Bu şartlar bizim partimizin istikbali ya da kişisel ikballerle ilgili değil, milleti ilgilendiren ve onların da beklentileri göz önünde bulundurularak ortaya konulan şartlardı.
“ASLA KOALİSYON İSTEMEDİLER”
Taleplerimizi kabul edip, etmediklerini belirtmeden bile kendileri bize koalisyon değil de bize kurulacak bir erken seçim hükümetine üye ve destek verip, vermeyeceğimizi sordular. Erken seçimin ülkenin içinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurarak mümkün olmayacağını baştan söylemiştik. Kurulacak seçim hükümetine bakan vermemiz de kendimizi inkar olacağından bakan vermek istemedik. Kendileri bize kesinlikle koalisyon teklif etmediler, edemediler. Daha ilk günden gizli ajandalarının ilk sırasında bulunan erken seçime yönelik bizim nabzımızı tuttular. Erken seçime karşı olduğumuz için hiçbir şekilde destek vermedik.
“BİZİM HAYIRLARIMIZ MİLLETİN HAYRINADIR”
MHP’yi ‘Hayır’cılıkla suçladılar. Hayır da hayır vardır. Bizim hayırlarımız milletin hayrına olan hayırlar. Biz nelere ‘Hayır’ dedik, buradan bir kez daha sıralayayım isterseniz. Birincisi HDP ile oluşacak bir tablonun içerisinde bulunmaya ‘Hayır’ dedik. Sonra CHP genel başkanının medyanın önünde çok sulu ve ciddiyetten uzak bir şekilde Başbakanlık teklifine ‘Hayır’ dedik. Yine CHP’nin ülkeyi bölen yüzde 60’lık bloklaşma hamlesine ‘Hayır’ dedik. Milletin birlik ve beraberliğe ihtiyacının olduğu bir süreçte böyle bir bloklaşmaya nasıl ‘Evet’ diyebilirsiniz? Bunun sonucunun nerelere varacağının hesabını maalesef ne CHP ne de HDP’liler yapamadılar. Bir kişiden kurtulacağız diye ülkenin ve milyonların geleceğini karartamazdık. Ülke kan gölüne dönmüşken, güvenlik sorunu yaşanırken erken seçime ‘Hayır’ dedik. Azınlık hükümetine ‘Hayır’ dedik. Çünkü meclise milli irade yansımışken ve sonuçlar koalisyon kurulup, yola devam edilmesi gerektiğini işaret ederken ‘İlla da erken seçim’ diye tutturanların oyununu bozarak, kendi çıkar ve hırslarına ülkeyi feda etmelerinin önüne geçmek istedik. Seçim hükümetine ‘Hayır’ dedik. Çünkü erken seçime karşıydık. 17-25 Aralık’ın üstünün kapatılmasına ‘Hayır’ dedik. Cumhurbaşkanının pervasız hareketlerine ‘Hayır’ dedik. Bu hayırlar ülkenin hayrına olan hayırlar. Çözülme ve ihanet sürecine, ülkeyi bölmek isteyenlere ‘Hayır’ dedik.
“MECLİS BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE KENDİ ADAYIMIZI DESTEKLEDİK”
Meclis Başkanlığı seçimlerinde MHP olarak birinci turdan son tura kadar kendi adayımıza oylarımızı verdik. Biz, Cumhurbaşkanı ‘Alo saraya gel’ dediğinde koşarak giden Deniz Baykal’a destek vermedik. Biz Süleyman Şah Türbesi’ni bir gece yarısı toplayıp, kaçıran, sıvışan bakana da oy vermedik. Kendi adayımızın seçilemeyeceğini görünce oylarımızı geçersiz hale getirdik ve diğer adaylara destek vermedik. Bu tavrımız birilerine fayda sağlamışsa da yapacak bir şey yok.
“SUÇLULUK PSİKOLOJİSİYLE HAREKET EDİYORLAR”
7 Haziran Seçimleri öncesi ve sonrasında 20 Temmuz’a kadar her şey güllük gülistanlık gidiyordu da neden 20 Temmuz’dan sonra şehitler gelmeye başladı? Nasıl oluyor da onlarca şehit, gazi veriliyor, ilçeler ablukaya alınıyor, birileri sözde özerklik ilan edebiliyor? Bu yaşananlarda kimin vebali, günahı var? Bugün şehrimizin bir semtinde her gece olaylar oluyor. Türkiye’nin her yerinde analar gözyaşı döküyor. Neredeyse her gün şehit veriyoruz. Bu terör örgütü bu kadar silahı, mühimmatı, bombayı, roketatarı, ağır silahları nereden buldu? 13 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? Bu çözüm süreci denilen ihanet sürecini kim sardı bu milletin başına? Kim cesaretlendirdi, güçlendirdi bu eşkıyayı? Biz MHP olarak bu yaşananların sorumluları hakkında vatana ihanet suçuyla yargılanmaları için girişimlerimizi başlattık. İktidara geldiğimizde de bu ihanet şebekesini yargılayacağız. Asla kurtuluşları olmayacak.
“TASFİYE YOK, KAN DEĞİŞİMİ VAR”
İnsanların kendi çekirdek ailelerinde bile olabilecek olayların İktidara yürüyen bir partinin, büyük bir ailenin içerisinde de olması normaldir. Son seçimlerde aday listelerine konulmayan ve kamuoyunda tasfiye edildikleri şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılan bazı vekillerimiz var. Adı geçen milletvekillerimizi geçmişte de listeye koyan ve aday gösteren de aynı iradedir, son seçimlerde aday göstermeyen de. Listeye alındıklarında bu irade doğru olacak, listeye alınmayınca yanlış olacak. Bu bakış açısı makul ve mantıklı değil. Şartlar, ortam böyle bir karar almayı gerektirmiştir, böyle olmuştur. MHP’yi karıştırmak isteyen fitnecilerin iddia ettiği gibi tasfiye yok. Olan parti içerisinde kan değişikliğidir. Dolayısıyla tartışılacak bir konu değildir ve zaman da isimlere takılacak zaman değildir.
“ADAYLARIMIZIN ARKASINDAYIZ”
Gaziantep’te en iyi ve tutarlı liste bizim listemiz. Siyasi rekabet yaşayacağımız tüm siyasi partilere başarılar diliyoruz. Listeleriyle bizi çok mutlu ettiler. Listemizin hazırlanmasında emeği geçenlere ve görüş ve düşüncelerimizi dikkate alan genel merkezimize teşekkür ediyorum. Bu listeyle şanımızla, şerefimizle milletimizin önüne çıkıp, oylarına talip olacağız. Listemizde bizleri, teşkilatlarımızı utandıracak, başımızı öne eğecek kimse yok. Hepsi teşkilatlarımız içerisinden çıkmış insanlar. İl ve ilçe teşkilatlarımızla bütün adaylarımızın arkasındayız. Hepsi birbirinden kıymetli değerli kişilikler. Adaylık başvuruları arasında kazanmak için kurduğumuz stratejiye en uygun isimler.
“MİLLETİMİZİN VİCDANINA GÜVENİYORUZ”
1 Kasım seçimleri öncesi AKP’nin yalanları, samimiyetsizliği ve asıl niyetini elbette milletimize anlatacağız. Ancak işimiz kolay olmayacak. Özellikle havuz medyasında müthiş bir algı yönetimi var. Gerçekler insanlardan saklanmak isteniyor. Karaya ‘Ak’, aka ‘Kara’ denilerek insanlarımızın kafaları karıştırılmak ve yanıltılmak isteniyor. Ancak ben inanıyorum ki Türk milleti özellikle 7 Haziran’dan sonra yaşanan süreci gerçekten çok iyi takip etti. Kimin ne niyetinin olduğunu gayet iyi anladı. Bizler de miting meydanlarında olup bitenleri insanlarımıza anlatma gayreti içerisinde olacağız. Sonuçta takdir milletimizindir. 1 Kasım’da sandığa gittiklerinde vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında en doğru kararı vereceklerine inanıyoruz. Milletimizin vicdanına güveniyoruz. 1 Kasım’da AKP’de, Cumhurbaşkanı da kaybedenlerden olacak. Bizim ülkemizin kurtuluşu için birinci parti olmamız gerekiyor. İnşallah halkımızın desteğiyle Türkiye’nin ve Gaziantep’in birinci partisi olmak için çalışacağız.
“İKTİDARIMIZDA ÜLKE HUZURA KAVUŞACAK, MİLLET NEFES ALACAK”
MHP’nin tek başına iktidarı olması durumunda ülkenin sorunları önceliklerine göre birer birer çözüme kavuşturulacaktır. Türkiye’nin çözüm bekleyen birinci sorunu bize göre güvenliktir. İlk bir yılın sonunda ülkenin gündeminde terör diye bir şey kalmayacaktır. Biz iktidara geldiğimizde ülkemiz huzura kavuşacak, millet nefes alacak. Halkımız güvenlik sorunu yaşamayacaktır. Ardından izleyeceğimiz dış politikalarla özellikle komşularımızla ilişkilerimiz onarılacak. AKP iktidarı döneminde uygulanan yanlış dış politikaların sonucu olarak ülkemiz ne yazık ki iyice yalnızlaştı. Komşularımızla sıfır sorun diye yola çıktılar, şimdi sırf sorun yaşıyoruz. Yurtta barışı sağladıktan sonra dünya barışına da katkı sağlayacağız. Sorunların tarafı değil, çözümüne katkı sağlayan ülke konumuna geleceğiz. Alınacak tedbirler ve düzenlemelerle ekonomi düzlüğe çıkarılacaktır. Ülkenin büyüme hızını arttıracağız. Halkımız bölünme, ayrışma kaygısından uzak huzur ve refaha kavuşacak. Doğu ve Güneydoğu’da terör örgütünün insafına terk edilmiş, ihmal edilmiş halkımızın yanında olacağız. Yalnız ve sahipsiz olmadıklarını onlara hissettireceğiz. Geri kalmış bölgelerimize, illerimize iş, aş götüreceğiz.
“KÜRT VATANDAŞLARIMIZ NE İSTEDİĞİNİ BİLMİYOR”
Kürtlerin bugün ülkemizde çoğunluk hakkı var, PKK ve HDP bugün bu insanlara azınlık hakkı vaat ediyor. Anayasal olarak baktığınızda Kürt kökenli vatandaşlarımız, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milletvekili, Bürokrat olabiliyor. Toplumda herkesle eşit haklara sahip. İstediği yerde ticaret yapıyor, seyahat ediyor, eğitim, sağlık, ulaşım her imkândan faydalanıyor. HDP ve PKK’nın istediği gibi özerk bir yapı oluşursa birçok haklarını, kazanımlarını kaybedecekler. Kürt kökenli kardeşlerimizin bunu iyi anlaması lazım. Azınlık haklarına sahip olacaklar. Gelip, Gaziantep’te işyeri açamayacak. Ne istediklerini, neye hizmet ettiklerini bilmiyorlar. Şuanda Anayasa’daki tüm haklara sahipler. Ama HDP, PKK öyle yanlış bir yönlendirme yapıyor ki, sanki onlara hak veriyormuş gibi sahip olduğu haklarını ellerinden alıyorlar.
“SURİYE POLİTİKAMIZ”
Suriyeli mültecilerin durumu gerçekten içler acısı. İçimiz sızlıyor. Avrupa’ya gitmeye çalışan Suriyeliler Avrupalılar tarafından iğrenç bir muameleye tabi tutuluyorlar. Almanya lütfetti bir açıklama yaptı ve 20 bin Suriyeli mülteci kabul edebileceğini duyurdu. Fransa ağalık yaptı 30 bin Suriyeli kabul etti. Şimdi Avrupa olaya böyle yaklaşırken, Türkiye’nin genelinde resmi rakamlara göre 2-3 milyon Suriyeli mülteci var. Sırf Gaziantep’te 500 bine yakın Suriyeli yaşıyor. Avrupa’da birçok ülkenin nüfusu bu rakamın altındadır. Avrupa’da bırakın bir şehri hiçbir ülkesi 500 bin nüfusu misafir edemez. İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya aklınıza hangisi geliyorsa. Gelin Arap dünyasına bu kadar nüfusu kabul edecek Arap ülkesi de yok. Sayın Davutoğlu’nun dış politikası bu kadar işte. Bu insanların şartsız, koşulsuz, açık sınır, açık kapı uygulamasıyla Türkiye’ye kabul edilmesinin elbette sosyal, ekonomik faturaları olacak. Velhasıl AKP iktidarı yanlış bir dış politika izledi. Nisan 2011’de ilk gurup geldiğinde AKP Suriye’ye döndü ve ‘Gelin, gelin’ dedi. Biz ‘Dur, bu yaptığınız yanlış’ dedik. ‘Tampon bölge kuralım, bu insanlara insani şartlar sağlayalım, Birleşmiş Milletler de bu tampon bölgelere yardımcı olsun, bunun arkası gelir’ dedik. Bizi dinlemediler, kapıları, sınırları açtılar. Bugün gelinen nokta ortada. MHP olarak biz iktidara gelirsek, kısa vadede tampon bölgeleri oluşturup sınırlarımız içerisindeki Suriyelileri bu bölgelere yerleştireceğiz. Birleşmiş Milletleri de bu olaya dahil ederek bu insanlara insan gibi yaşam hakkı sunmak istiyoruz. Orta vadede Suriye’deki barışın tesisine katkı sunmak, uzun vadede ise yıkılan Suriye’nin inşasında yer almak düşüncesindeyiz. MHP’nin Suriye meselesine bakış açısı net olarak bu şekildedir.
“GENEL BAŞKANIMIZ HEP HAKLI ÇIKTI”
Sayın Genel Başkanımız Suriye konusunda bu güne kadar söylediklerinin tümünde haklı çıktı. Bunu AKP’li vekiller de söylüyorlar. Sayın Bahçeli, çözüm süreci konusunda, tüketim ekonomisi konusunda ve daha birçok konuda yaptığı uyarılarında haklı çıktı. AKP yıllardır kulağını muhalefete tıkadı ve ‘En iyisini biz bilir, yaparız’ dediler. Ülkeyi getirdikleri nokta ortada. Mecliste MHP’den teklif geldiğinde ‘Nedir’ diye bakmadan, sormadan içeriğine bakmadan reddettiler. Sonra aynı konuda teklifi kendileri meclise sundular. Gazi Meclisi bu hale düşürdüler. Orası kutsal bir yer. Meclisi madara ettiler. Gece torba yasalar çıkarttılar. Torbaların içine olur olmaz maddeler koydular. Çoğunluk kendilerinde olduğu için kimsenin ne dediğine bakmadan yasaları geçirdiler. AKP ülkeyi gerçekten kötü yönetti. Bu ülkenin AKP’den bir an önce kurtulması lazım. Vatandaşlarımızın 1 Kasım’da bunlara ‘Biraz siz dinlenin’ demesi gerekiyor. Bu süreç içerisinde de suça bulaşanların yargılanması, ülkenin her alanda normalleşmesi gerekiyor.
“VALİLER AKP İL BAŞKANI GİBİ ÇALIŞMAKTAN VAZGEÇMELİ”
Milletimize 1 Kasım’a kadar sağduyu ve sabır telkin ediyoruz. Oylarını vicdanlarının sesine kulak vererek kullanmalarını tavsiye ediyoruz. Bu seçimler öncesi Aldatma ve Kandırma Partisi devletin müteahhitlerinin, belediyelerinin bütün imkanlarını seferber edecek. Maddi ve manevi insanlarımızı baskı altına almaya çalışacak, her türlü yolu deneyecekler. Ancak ben özellikle bir şeyin altını çizmek istiyorum. Devlet kadrolarında bulunan memur, bürokrat bu işe bulaşmasınlar. Bu işin altında kalırlar. Sözüm; Sayın valilerimize, kaymakamlarımıza, emniyet müdürlerimize. Biz AKP ile yarış yapıyoruz. Devletle yarış yapmıyoruz. Sayınlıklarının kıymetini bilsinler. Hizmet ettikleri yer, Öcalan’a ‘Sayın’ diyor, biz kendilerine ‘Sayın’ diyoruz. Bu saygınlıklarını korusunlar. Valiler Türkiye’nin her yerinde AKP’nin il başkanı gibi çalışmayı bıraksınlar. Bu sürece dahil olmasınlar. Sanmasınlar ki bu yaşananlar unutulur gider. Kurulacak yeni hükümette dahil oldukları her şeyin hesabını vereceklerini bilsinler.
Yorum Yazın