Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Rektörü Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun, Kahve Molası’nın konuğu oldu. Yoğun çalışma temposuna www.Memohaber.com’da kahve içerek mola veren Rektör Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun, www.memohaber.com İnternet Haber Sitesi Yayın Koordinatörü Mehmet Taşçı'nın sorularını yanıtladı.
İki dönemdir Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğü görevini sürdüren Prof. Dr. Coşkun ile yaklaşan rektörlük seçimleri, biten ve devam eden projeleri, 4 milyon liraya mal olan eğitim uçaklarını, sözleşmeli personellerin durumu, Tıp Fakültesi’ndeki eksiklikler, Üniversite-Sanayi işbirliği projeleri, toplumsal duyarlılık projeleri ve sosyal medyada öğrencilerle arasında geçen ilginç diyalogları konştuk. Sorularımızı samimiyetle cevaplayan Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Rektörü Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun ile yaptığımız keyifli röportaj oldukça dikkat çekecek.
İşte, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Rektörü Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun’un Memohaber’de Kahve Molası’na içtenlikle verdiği röportaj…
Memohaber: Rektörlük döneminizde yaşama geçirdiğiniz ve bunlardan en çok keyif aldığınız proje hangisi oldu?
GAZİANTEP’İN PARLAYAN YILDIZI OLDUK
Bu projeleri bire indirmek çok zor. Ama, bir kaç başlık altında söyleyeyim. Bir kere üniversite her açıdan üçe, dörde katlandı. Öğrenci sayısı 11 binden, 44 bine, fakülte sayısı 5 den, 15’e, öğretim üyesi sayısı ise neredeyse 2 katına çıktı. Türkiye’deki yerimiz artık hangi ölçekte bakarsanız, ilk 10-15 üniversite içerisindeyiz. Fiziki olarak çok güzel binalar yaptık. 20’ye aşkın bina yaptık. Her biri birbirinden güzel oldu. Özgür projeler oldu. İlahiyat çok güzel bir proje oldu ama en son hayata geçirdiğimiz kongre kültür merkezimiz Türkiye’de bir numara oldu. Eğitimde bir sürü yenilikler yaptık. Bunun içersinde hayata dönük hayatın içersinde eğitimler vermeye çalıştık. Bunlardan biri İntörnlük Eğitimi’dir. Mühendislerimizin artık sahada son dönemlerde geçirdiği o naylon stajlarda değil de gerçek anlamda bir mühendis gibi çalıştığı bir İntörnlük Eğitimi’ni hayata geçirdik. Toplumsal duyarlık projeleri her gelen öğrencimize uyguladığımız önemli bir projedir. Yine de Türkiye’de bir ilkidir. Üniversite, toplum, sanayi işbirliği bizim mutlaka olmazsa olmaz projemizdir. Şu anda sizlerinde göreceği üzere artık üniversite toplumun malı olmuştur. Toplumla iç içe, her konuda fikri sorulan bir üniversite haline geldik. Bu da bizi oldukça memnun ediyor. Tabi şunu da söylemeliyim. Gaziantep’in artık parlayan yıldız diye tabir ettiğimiz bir üniversitesi var. Bu uluslararası öğrenci açısından da böyledir. 98 ülkeden 2 bin 700 uluslararası öğrencimiz var. Bütün bunları daha sonraki sorularda da açma imkânı bulacağız. Ama artık Gaziantep’in parlayan yıldızı olmuş bir üniversiteden söz ediyoruz.
Memohaber: Hayata geçirmek istediğiniz, ancak gerçekleştiremediğiniz bir projeniz oldu mu?
Tabi bizim devam eden projelerimiz var. Hayata geçiremediğimiz projelerle ilgili yani doğrusu bizim öngörüp de yapamadığımız proje hemen hemen olmadı. Her zaman yeni bir proje fikriyle hareket ettiğimiz için her gün aynı heyecanı duyuyorum.
Memohaber: Rektörlüğünüz boyunca imza attığınız toplumsal duyarlılık projeleriyle ön plana çıktınız ve bu projelere çok önem verdiniz. Bu projelerden bahseder misiniz?
TOPLUMSAL DUYARLILIK PROJESİ TÜRKİYE’DE İLK
Toplumsal Duyarlılık Projesi Türkiye’de bir ilkti. Bu projeye 2009’da başladık. Dedik ki, bütün gelen öğrencilerimizi toplumsal duyarlılık projelerine katalım. Ama bu herkesin yaptığı gibi 1-2 proje falan değil. Zorunlu bir ders yaptık. İster tıpçı, ister matematikçi, ister hukukçu, ister meslek yüksek okulu öğrencisi olsun bunların hepsine zorunlu yaptık. 9-10 bin öğrenciyi her birinci yılda bu projelerin içerisine alıyoruz. 300 projeyle çıkıyoruz sahaya. Her birinin başında bir danışman, bir akademisyenle ortalama 40-50 öğrenciyle. Eğitim gönüllüleri mi dersiniz, hafta sonu okulları mı dersiniz, davul çalan romenleri alıp ‘hayatın ritmi’ deyip perküsyon orkestrası yapmak mı dersiniz, ‘orada bir köy var uzakta’ deyip o köye gidip o köyün camisini, okulunu temizleyip kütüphane kurmak mı dersiniz, trafik sorunu mu dersiniz, taksicilerin eğitimi mi dersiniz, silahsız düğün projesi mi dersiniz, okuyan sanayi projesi mi dersiniz, kent gönüllüleri, kültür karıncaları onlarca her biri birbirinden güzel projeyle iki şeyi amaçlıyorduk. Birincisi öğrencileri insanlarla temas ettirmeyi istedik. İkinci olarak da topluma bir fayda sağlamak istedik. Yani neticede topluma duyarlı gelen bir genç insana bir şekilde öğretmek ve onun heyecanını vermek istedik.
Memohaber: İki dönem rektörlük süreniz Mayıs ayında sona erecek. Yaklaşan rektörlük seçimlerinde köşenize çekilip emeklilik moduna mı geçeceksiniz? Yoksa yarım kalan projelerinizi devam ettirecek, birlikte çalışabileceğinizi düşündüğünüz, desteklediğiniz birileri olacak mı?
SEÇİM AYRIŞMAYI GETİRİR, BENCE SEÇİM OLMAMALI
Biz rektörlük dönemi boyunca gece gündüz çalıştık. Rektörlük konusunda da burada çok liyakat sahibi arkadaşlar var. Her biri birbirinden değerlidir. Bu konuda bir süreç devam edecektir. Neticede bu bir seçim hatta şu aşamada YÖK kanunuyla ilgili bazı değişiklikler de söz konusu. Ben seçimin, yanlış olduğunu, seçimin olmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, seçim ayrışmayı getiren, bazı etik sorunlara yol açan bir süreç. O yüzden bence en doğrusu seçim olmamalı. Büyük ihtimalle de bir kanun değişikliği olabilecek. Biz hizmetimizi ettik. Bundan sonra da yeni gelen arkadaşımız olsun. Süreç içerisinde başka değişiklikler olursa ki, kanunda bazı değişiklikler öngörülüyor. Bakarsınız devam et bile derler yani.
Memohaber: YÖK Kanunu’nda değişiklik yapılması gündeme geliyor, böyle söylentiler var. Eğer değişiklik kapsamında adaylığınızın önü açılırsa, 3. dönem için tekrar aday olur musunuz?
MESAİ REKTÖRÜ, SALON REKTÖRÜ HİÇ OLMADIM
Gaziantep Üniversitesi benim evladım gibi oldu. Ben evimden daha çok süreyi burada geçirdim. Ben mesai rektörü, salon rektörü hiç olmadım. Biz CEO gibi üniversitenin bir nevi babası olmaya çalıştık. Ben burada gece, gündüz geçirdim, hafta sonlarımı geçirdim. İstisnasız her hafta sonu eğer Gaziantep’te isem ben mutlaka ofisteyimdir. Ondan sonra ben her gece bir programım yoksa gece 23.00’dan önce evime gitmem. Bu kadar yoğun çalıştığım bir dönemdi. Ben 7-8 sene içerisinde inanılmaz bir çaba gösterdim. Bu sayede üniversite küçük bir butik üniversite olmaktan kurtulup, büyük bir üniversite haline geldi. Yani karar vericiler, bizim atanmamıza yetkili organlar bu konuda bir irade beyan ederlerse, bu o günün göstereceği bir şey. Yani şimdi olmamış şeylerin üzerinde varsayımlar yapmamak lazım. Bu o zaman oturup düşüneceğimiz bir konudur.
Memohaber: Rektörlük seçimlerinde, çalışma arkadaşlarınızdan işaret edeceğiniz birileri var mı?
SEÇİM AYRIŞMAYI KÖRÜKLER
Yok. Zaten bu süreç içerisinde seçimin ayrışmayı körüklediğini söyledim. Bu anlamda da bizim rektör olarak, bir hakem olarak ağır duruşumuz olmalı. O bakımdan işaret edeceğimiz şu, bu falan bunlara giremeyiz. Arkadaşlarımız kendi aralarında ve daha sonra da tabi ilgili makamların takdiri ile süreç tamamlanacaktır.
Memohaber: Sosyal medyayı en iyi takip eden rektörlerden birisiniz. Zaman zaman öğrencilerle karşılıklı ilginç atışmalarınız da oluyor. Bu konuyu biraz açar mısınız? İlginç diyaloglar yaşıyor musunuz?
REKTÖRÜN HESABI FAKE
Sosyal medyada öğrenci odaklı bir rektör olmak istedim. Öğrencilerden uzak, sırça köşklerde oturan bir rektör olmayı hiç düşünmedim. Ben sahadayım, öğrencilerin içindeyim. Ama şimdi 45 bin öğrencimiz var bunlarla temas etmek kolay değil. Sosyal medya bir kolaylık sağlıyor. Oturduğunuz yerden hemen iletişim kurabiliyorsunuz. Gençlerin görüşleri var, beklentileri var, soruları var. Onları bir kelimeyle de olsa cevaplamak mutlu ediyor bizi. Arada şakalaşıyoruz, arada eleştirenler oluyor, ilginç diyaloglar oluyor. Hatta bir gece saat 2-3 civarı öğrencinin biri tweet atıyor, bende tweetine cevap verdim. Daha sonra öğrenci de diğer arkadaşına ‘bu hesap fake’ diyor. Ben de ‘fake değil oğlum ben buradayım’ deyince çok şaşırmışlardı, inanamıyorlar. Geçen gece de ‘bu rektörün hesabı olamaz’ falan dediler. Biraz da şakalaştık, hatta bazen de küçük espriler yapıyorum. Onların gönlünü kazanmak istiyorum. Çünkü empati yaparsanız bir öğrencinin bir rektörle sosyal medyadan bile temas ediyor olması oraya sahiplenme duygusunu getiriyor. Bir tweet vardı. O da çok dikkatimi çekti ve retweet yaptım. ‘GAÜN’den başka yerde okuyamam’ yazıyordu. Daha sonra herkes onu retweet yaptı.
Memohaber: Sosyal medyada size özel mesaj atan, sorunlarını anlatan öğrencileriniz oluyor mu?
Binde bir mesaj atan oluyor. ‘Görüşmek istiyorum, hocam çok özel bir konu’ falan diyor. Hayati bir konuysa, önemli bir şey varsa, onlara randevu verip konuşuyoruz. Projesi olan falan oluyor kabul ediyoruz gelip projesini anlatıyor.
Memohaber: Projelerinizi kısa sürede tamamlayan birisi olarak tanınıyorsunuz. Projelerinizi hayata geçirirken bürokraside önünüze engeller çıkıyor mu? Bu engelleri nasıl aşıyorsunuz?
SİYASİLERİMİZİN HEP DESTEĞİNİ GÖRDÜK
Bürokrasiyi benim tanımlamam şudur: İş yapmak isteyen için engel, yapmamak isteyen içinde güzel bir bahanedir. Mevzuatı, bürokrasiyi elbette takip edeceksiniz. Ama zorlayacaksınız. Yani burada bir vicdani muhasebe yaparsanız, çalışmaktan başka bir şey yok. Yoksa bana hesap soran da yok yani. Ben öğrenci sayısını 11 binden 45 bine çıkardıysam 7,5 yılda niye bu kadar fazla diye kimse bana bir şey soramaz. Ama bu vicdanı bir şeydir. Bu şehire, bu bölgeye, bu ülkeye bizim vazifemizdir. Şartları bazen zorluyoruz. Olağanüstü zorluyoruz. Mali açıdan çok şükür bakanlarımızın, siyasilerimizin hep desteğini gördük. Ama onlar da şunu gördüler. Aldığımız bütçeyi yerinde harcar, kullanırız ve hayata geçiririz. Diş Hekimliği Fakültesi mesela kocaman bir yer. Başka yerler onu 3 senede 5 senede 10 senede yapıyorlar. Biz ‘24 ayda bitecek kardeşim’ dedik ve bitirdik, hizmete açtık. Yani küçük binaları 9 ayda 1 senede bitiriyoruz. Büyük binalarımızı 2 senede bitiriyoruz. Şimdi kocaman bir çocuk hastanesi başlıyor. O hastane 2 yılda bitecek yani başka yolu yok. Kısa sürede yapılınca yeni projeler hayata geçiriliyor. Biz de zamana yaymak, ezmek yok. Sonuç alacağız.
Memohaber: Tıp Fakültesi’ndeki İNME Merkezi’nin kuruluşuyla ilgili birtakım sıkıntılar yaşandığını vaka. Bu aşıldı mı?
İNME MERKEZİ TÜRKİYE’DE BİR EKSİKLİK
Şu anda İnme Merkezi bizim bu bölgemize önemli hizmetlerden bir tanesidir. Bizim Tıp Fakültesi’nde de bundan önce Organ Nakli Merkezi kurduk. Çok önemli bir yeniliktir o. Yani her organın karaciğer, böbrek, kalp vs. bunların kemik iliği nakillerini yapıyoruz. Bu anlamda iyi bir merkeziz. Hastanede yok yoktur. Her şeyi temin ediyoruz ve hastane döner sermayesi, işletmeciliği açısından Türkiye’de önde gelen bir kaç üniversiteden biriyiz. Bunu gösteriş olsun diye söylemiyorum ama gece gündüz orayı titizlikle üsteliyoruz. İnme Merkezi Türkiye’de bir eksiklik. Türkiye’de birçok yerde yok. Çünkü İnme Merkezi şöyle bir şey; Beyninizde bir pıhtı attığı zaman felç oluyorsunuz ya eğer ilk saatler içerisinde müdahale ederseniz ilk 3-5 saat içerisinde o damara girip o pıhtıyı alır o damarı açarsanız felç olmaktan kurtuluyor. Düşünün ömür boyu felç yaşamak var, bir kaç saat içerisinde müdahale ederseniz normal hayata dönmek var. Bu kadar hayati bir şeydir. Tıpkı kalp krizi gibi. Hemen stendi koyarsanız adam ölmekten kurtuluyor, öbür türlü tıkanıyor kalp hastası olup ölüyor. Onun gibi bir şeydir. Biz bunu kuralım dedik. Bu konuda yetişmiş insanları da aldık. Cihaz konusunda alıma geçtik. Şimdi hepsi bitti, işlemlere başladık, yapıyoruz. O arkadaşların ayrıca bir yoğun bakıma ihtiyaçları var. O yoğun bakımı da şimdi tanzim ediyoruz, hayata geçiriyoruz. Ondan sonra da İnme Merkezi’de artık Gaziantep’in hizmetinde olacak.
Memohaber: Türkiye’nin en önemli sanayi kentlerinden birisi olan Gaziantep’te Yanık Merkezi olmaması sizce bir eksiklik midir? Personel konusunda ve özellikle Plastik Cerrahisi’nde bir eksiklik yaşanıyor mu?
PLASTİK CERRAHLARI ELİMİZDE TUTAMIYORUZ
Tıp Fakültesi’nde bir iki yerde eleman eksikliğimiz var. Bunlardan bir tanesi plastik cerrahidir. Plastik cerrahisini biliyorsunuz çok iyi bir hocamız vardı ayrıldı gitti. Hatta iki tane hocamız vardı biri İngiltere’de yetişmiş Arif Bey, diğeri de Mutaf Bey. İkisi de ayrıldılar. Şimdi bir tane hocamız kaldı. Kaliteli, bu işleri yapabilecek, parmak dikebilecek vs. adam arıyoruz, doğrusu bulamıyoruz. Çünkü Plastik Cerrahiler vakıf hastanelerinde, özel hastanelerde veya özel üniversitelerde çok daha büyük meblağlar teklif edildiği için tutamıyoruz, tutmakta zorlandığımız oluyor. Bu eksikliği tamamlasak bile yanık merkezini düşünmüyoruz. Çünkü yanık merkezi ikinci basamakta verilebilecek bir hizmet. Yani bir de uzun süreli bakım gerektiriyor. Biz ise mesela parmak dikelim daha komplike işler yapalım diyoruz. Oradaki adam eksikliğini de tamamlamak için gece gündüz çalışıyoruz, sağa sola haber saldık, arkadaşlarımıza söyledik. Yani kaliteli bir eleman bulursak hemen yerine vereceğiz. Kadro sıkıntımız yok. Plastik Cerrahi de şu an eksikliği hissediyoruz.
Memohaber: Tıp Fakültesi Hastanesinde yatak konusundaki sıkıntı yaşanıyor mu?
GENELLİKLE DOLUYUZ VE YOK SATIYORUZ
Yatak maalesef her zaman sıkıntıdır. Çünkü Gaziantep’in nüfusu çok hızlı artıyor. Devletin yatak kapasitesi aynı oranda artmıyor. Devlet şimdi bir tane şehir hastanesi yapıyor. 5-6 yıldır aksama durumunda olduğu için yatak kapasitesi hala sıkıntılı. Nüfusumuza 350-400 bin Suriyeli eklendi. Biz onlara da bakıyoruz. Bizim şu anda bin civarında yatak kapasitemiz var. Ama bunu biz bin 500 yapsak yine yatak sıkıntısı çekeriz. 96 tane yoğum bakım yatağımız var. Genellikle doluyuz ve yok satıyoruz. Böyle bir nüfusa ve bir o kadar da Suriyeli misafirin olduğu yerde bunu çözmek kolay değil. Şimdi çocuk hastanesi yapılınca 250 yatak artırmış olacağız. Bizim bıraktığımız yerleri diğer servisler kullanacak, orada bir yatak artışı olacak. Ama bu diğer kamu hastanelerinin ve özel hastanelerin artmasıyla çözülebilecek bir sorundur.
Memohaber: Onkoloji Hastanesi’nin yeri çok uzak olduğu için sıkıntılar yaşanıyor. Yeni bir onkoloji hastanesi projeniz ne aşamada?
ONKOLOJİ HASTANESİ ÜNİVERSİTENİN İÇİNE YAPILACAK
Kanser Vakfı’yla yürüttüğümüz, oradaki bize kiralanmış binada hizmetimizi yürütüyoruz. Bu güne kadar da çok iyi hizmet verdik. Bu anlamda şehrin ve bölgenin önemli merkezlerinden biri oldu. Fakat, binanın ana gövdeden kopuk olması bazı hizmet sorunlarına yol açıyor. Mesela biz oraya günde 40-50 kere sefer yapıyoruz. Çünkü orada bizim kanser dediğimiz hastaların beyin cerrahına ihtiyaçları oluyor, kadın doğuma, cerrahiye, dahiliyeye, yoğum bakımcıya, anesteziye vs. bunların hepsine ani ihtiyaçlar olabilen, aniden kötüleşebilen hastalar. Şimdi oraya yığılmanız mümkün değil. O zaman da ikisi arasında bir münasebet teşhir etmeniz lazım. Ama 4,5-5 kilometrelik bir mesafede bu sıkıntıya yol açıyor. Bir emar çekilecek hasta buraya naklediliyor. Hasta biraz kötüleştiği zaman burada acile veya yoğum bakıma giriyor. O zaman hizmet olarak biz ana gövdeye bitişik olmasının yararlı olacağını düşünüyoruz. Ana gövdeye bitişik bir tesis, bina yaparsak orada hizmet vermesi hastalarımız ve bölgemiz için daha yararlı olur. Orayı da Yine onkoloji amaçlı veya başka bir amaçla devam ettirebiliriz.
Memohaber: Doğu ve Güneydoğu’da ilk kez bir üniversite 4 tane eğitim uçağı aldı. Alınan bu uçaklar ne kadara mal oldu ve kaynağını nasıl çözdünüz?
GAZİANTEP HAVA TRAFİK İŞLETMESİNİN MERKEZİ OLACAK
Gaziantep’te Havacılık ve Uzak Bilimleri Fakültesi kurduk. Bu hayallerimizden biriydi. Burada, Uçak Mühendisi, Uçak Teknik Bakımı Mühendisi ve pilot yetiştireceğiz. Pilotaj bölümümüz var. Hava Trafik İşletmeleri var. Uzun vadeli bir roket sanayi, roket teknikleri üzerinde çalışacağız. Hem kaliteli insan yetiştireceğiz, hem de Gaziantep’i bir kesişme noktası yapmak istiyoruz. Yani düşünün şimdi Katar’a gideceksiniz. Buradan İstanbul’a gidiyorsunuz oradan geçiyorsunuz. Hava trafik işletmesinin merkezi olacak. Uzun vadede teknik bakımın merkezi olacak burası. Bunu hayal ediyoruz. Neden olmasın. Bu kadar sanayide üstün bir şehir bunu da yapabilir. Bütün bunların tohumlarını attık. Gayet güzel gidiyor şimdi. Bunun için tabi eğitim uçaklarına ihtiyaç var, simülatörlere, laboratuarlara vs. Önemli bir hayalimizdi. Kendi uçağını kendin yap. Bu konuda projelerimiz, çalışmalarımız var. Burada niyet önemli ve ben eminim başarılı olacak. 2 sene 3 sene 5 sene 10 sene ama başlarsanız bitirirsiniz. Başlamazsanız böyle bir şeyin ihtimali yok zaten.
GAZİANTEP’TE UÇAK ÜRETECEĞİZ
Gaziantep’te uçak üretimine doğru gideceğiz. Hatta bugünden bu güne çabalarımız ve bir fabrika konusunda çalışmalarımız oldu. Buradaki sanayicilerle görüşme imkanlarımız oldu, bu konuda çok ciddi çalışmalar yaptık. Bu konuda toplumda hevesli insanları da aramıza kattık. Burada tabi bu amaçla yürüdük. 2 tane daha uçak geliyor. Onlarda haftaya buraya gelecek. Bunlar kendi sınıfında en iyi uçaklar. 2013-2014 model uçaklar. Son derece iyi, bütün sertifikaları bakımları tamamlanmış durumda. Bizim uçaklarımız yakında Gaziantep semalarında gökyüzünü süsleyecek. Hem eğitim vereceğiz, hem de buraya yeni bir vizon katmış olacağız.
UÇAKLARA 4 MİLYON TL’LİK DEV YATIRIM
İki uçak 2 milyon civarında. Yeni geleceklerle beraber 4 milyonu bulacak. Burada kaynak sıkıntımız yok. Ben Maliye Bakanlığı’nı, Kalkınma Bakanlığı’nı aradığım zaman gerçek projelerimi götürdüğüm zaman alamadığım kaynak yoktur. Çünkü onlar bilirler ki biz aldığımız kaynağı düzgün bir şekilde kullanırız, hayata geçiririz. Onun için bizin kaynak konusunda sıkıntımız yok.
Memohaber: Üniversite bünyesinde ne kadar sözleşmeli personeliniz var, taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi için bir talebiniz oldu mu?
DÖNER SERMAYEDE TÜRKİYE’DE BİR NUMARAYIZ
Ben başta şunu söyleyeyim. Bütün siyasilerimizin desteğini gördük. Hükümetten, bakanlarımızın, Mehmet Şimşek Bakanımızın da her zaman faydasını gördük. Diğer mali tahsilatların yanı sıra özelikle de bize hemşire tahsisi konusunda çok yardımcı oldu. Tüm arkadaşlarımıza ve sayın Mehmet Şimşek’e de teşekkürlerimizi borç bildik. Taşeron işçi bir sorun. Türkiye’de 700 ila 900 bir arasında bahsedilen bir rakam. Bizim sadece hastanede çalışan bin 500 civarında. Buna kampüsü de katarsak bin 900’leri bulmaktadır. Tabi bunların maaşlarının yanı sıra kıdem tazminatları vs. bütün bunlar sorun teşkil ediyor. Çünkü bunları taşeron firma yürütüyor ama neticede kıdem tazminatını biz ödüyoruz. Mahkemeler ve Yargıtay bu konuları kurumun ödemesi şeklinde sonuçlandırıyor. Bu kuruma ciddi anlamda yük getiriyor. Bu meselenin çözülmesi konusunda biz 4-5 yıldır sayın bakanımız Mehmet Şimşek’e ve Çalışma Bakanlarımıza hep raporlar sunduk. Şöyle bir sıkıntı da var. Hastanedekini döner sermayeden karşıladığımız için sağlıkta sut rakamları çok düşük olduğu için biz döner sermayeyi işletmekte çok zorluk çekiyoruz. Bütün bunlara rağmen Türkiye’de bir numarayız. Bunu söylemeliyim. o yüzden sık sık rapor veriyoruz. Tabi seçimden önce verilen vaatler ışığında da bir çözüm bulunacağını umuyoruz. Burada hangi görevlileri kadro verecekler, hangilerine vermeyecekler bu konuda da teknik çalışma yürütülüyor. Sayın Bakanımız Mehmet Şimşek bu konuyu en iyi bilenlerden biri Çalışma Bakanlığı’yla birlikte tabi. Bunun getireceği mali yükleri falanda kendi açılarından hesap ediyorlardır. Ama bizim talebimiz bu yükün döner sermayenin üzerinden alınması, döner sermayeyi rahatlacaktır. Bunları da kendilerine ilettik. Bizim bir tek hemşire sıkıntımız var doğrusu. Diğer personel konusunda sıkıntımız oluyor ama onları aşabiliyoruz. Fakat hemşire konusundaki sıkıntımızı aşamıyoruz. En son yine söylediğim gibi Mehmet Şimşek bakanımızın ciddi yardımını gördük. Şu an hemşire alımı için çıkacağız.
Memohaber: Asgari ücretin bin 300 lira olmasıyla birlikte sözleşmeli olarak çalışan nitelikli elemanların maaşlarında artış olacak mı?
Maalesef bu durumun devam etmesi zor görünüyor. Çünkü dediğim gibi döner sermayeden ödüyoruz. Taşeron işçilerin dışında bazı kadrolu memurların da maaşı döner sermayeden ödeniyor. O da biraz sakat bir durum. Çünkü döner sermayede para olmadığı takdirde memurun ve taşeron işçilerin maaşını ödeyemeyeceğiz. Şimdi bizim döner sermaye bıçak sırtında gidiyor. Çünkü biz döner sermayede mali disipline o kadar dikkat ediyoruz ki, yani biz bu harcamalar konusunda son derece titiziz. Bize getirdiği yük aylık 1,5 milyona yakın. Bu artışları eğer aynı oranda muhafaza edersek bu senede 18 milyon civarında olur. Yani bizim bütçemizin yaklaşık yüzde 8’i 10’u ediyor. Bizim bunu kaldırmamız mümkün değil. Biz bu artışları revize etmek zorundayız. Eskisinden daha kötü bir duruma düşmemek üzere oranları revize ediyoruz. Yeni hizmet alımları da bu çerçevede yapılacak.
Memohaber: Son günlerde Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde yaşanan olaylarla ilgili rektöre bir haksızlık yapıldığını düşünüyor musunuz?
DIŞARIDAN VE İÇERİDEN BAZI PROVOKATÖRLER VAR
Şimdi benim oradaki görüşüm nettir. Yani rektör beyi çok yakın tanımıyorum. Fakat Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde dışarıdan veya içeriden bazı provokatörler var. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ni karıştırmak isteyen bazı provokatörlerin olduğunu görüyorsunuz. Şunu söylemeliyim. Ortadoğu Teknik Üniversitesi gerçekten güzel bir üniversitedir, prestijli üniversitedir. Bizi de dünyada temsil eden üniversitelerden biridir. Oradaki bazı provokatörler oraları karıştırmaya çalışıyorlar. Onlara mani olmak lazım. O provokatörlerin önemli bir kısmı dışarıdan, bir kısmı da içeriden. Yani böyle güzel bir üniversitenin adını bu provokatörlere lekeletmemek lazım. Yoksa şimdi bir kaç provokatörün yüzünden ODTÜ’ye tu kaka dememek lazım. ODTÜ ciddi ve güzel bir üniversitedir. Ama oradaki provokatörlere mani olmak lazım. Kaldı ki orada mesela ben hatırlıyorum. Ta 1978’de ben kısa bir süre 1 ay kadar devam ettim sonra ayrıldım. Biz o zaman oruç tutardık Ramazan’da geceleyin sahur verirlerdi. Bir tane de cami vardı. Şimdi bu imkanları gelişen demokrasimiz ile birlikte ibadetini yapmak isteyen insanların imkanlarını arttırmak lazım. Namaz kılanlara mescid vs. bu insani hak. Özgürlük meselesi. Biz kampüste de bunu yapıyoruz. Her yere birer mescid koyduk. Namaz kılacak arkadaşlarımız orada düzgün bir şekilde kılsın. Bu imkanı sağlamak lazım yönetimin görevi bu. Ama bunları da provake eden insanlar varsa onlar yüzünden de ODTÜ’ye yüklenmemek lazım. O provokatörleri bulmak lazım. Zannediyorum ki yönetimde bunları dikkate alacak ve gereğini yapacaktır.
Memohaber: Son olarak rektörlük seçimlerinde aday olacak arkadaşlarınıza tavsiyeleriniz nedir?
Etik değerleri düşürmeden, etik değerlere sahip çıkarak, bu süreci yönetmek lazım. Ben de bir yönetici olarak bu konu da son derece dikkatliyim. Arkadaşlarıma da tavsiyem buradaki iç huzuru, barışı bozmadan buradaki parlayan yıldızı daha da parlatarak yola devam etmeleri.
Yorum Yazın