DAEŞ nasıl ki müslümanları temsilcisi değilse, PKK da Kürtlerin temsilcisi değil. Her ikisi de müslüman ve kürtlere zarar veriyor. Kazanan Ortadoğu’yu dizayn etmeye çalışan malum güçlerdir. Bu çatışma ortamının oluşturulması ile sunni-alevi-şii-Kürt- Türk-ırk-mezhep ayrımcılığı da alevlenmiş ve her kesim tam da o güçlerin istediği gibi çatışma zeminine çekilmiş, Ortadoğu ülkelerinin bu sorunlarla boğuşmaları sağlanarak dolaylı olarak İsrail’in güvenliği için gereken ortam sağlanmıştır.
Ortak vicdanlar bu teröre karşı dururken bazıları bu terör olaylarını, teröristleri ve sözüm ona siyasetçilerini meşrulaşrtırma gayreti içindeler. Hatta insafsızca “şehit tabutlarını “ seçim sandığı formatında yayınlayacak kadar edepsizleşebiliyorlar. PKK terörünü meşrulaştırmak demokratik bir davranış değildir ve bu ortak vicdanlarımızı yaralamaktadır. Biz millet olarak alevisi, sünnisi, Türk’ü, Kürt’ü bir arada yaşamak isteyen kaderinde, vicdanında, kültüründe ortak paydaları olan bir yapıdayız. Bu ortak paydaları ayrıştırmaya çalışan dış ve iç düşmanlara karşı da ortak bir akılla karşılık verilmesi gerekmektedir. Onların bu ayrıştırıcı emellerine destek olmamak tersine tektipçilikten uzaklaşıp tam demokratik ortamın oluşmasını sağlamak gerekiyor. İyi bir demokraside bu ayırışımclığın gelişmesi ve zemin bulması mümkün değildir. Tabii ki buna engel olmak isteyen mihraklar olacaktır. Bazen “efendim fazla demokrasi bu PKK’yı bu hale getirdi” diyenler de olabilir. Ancak geçmiş dönemlerdeki devletin bazı yanlış politikaları ve antidemokratik yaklaşımlar PKK’nın işini kolaylaştırmış bugünkü günlere gelinmiştir. AK parti iktidarı bu demokratik temel kazanımları sağlamak için uğraş vermiş ne yazık ki PKK bu kazanımları terör sayesinde kazandığını zannetmiş, suistimal ederek fırsatı kaçırmış, devleti oyalamış, silahı bırakmamış (bıraktırılmamış)tır. Demokratikleşme malum güçlerin PKK kartını iptal edeceği ve istedikleri kaos planını uygulamayacakları için AK parti düşmanlığının bir nedenlerinden biri olarak ileri sürülmüş çözüm süreci baltalanmış, algı operasyonları yapılarak demokratikleşmenin önü kesilmeye çalışılmıştır.
Şimdi yapılacak iş; PKK ve Kürt sorunu birbirinden bağımsız olarak değerlendirip PKK’nın silahlı unsurlarını ülke dışına çıkarmak, şehir yapılanmalarını tasfiye etmek kısacası PKK‘nın terör yapma yeteneğinin ortadan kaldırılması şartı ile (ki burada askeri ve siyasi gücü kullanma zorunluluğu var olarak gözükmektedir) çözüm sürecinin kaldığı yerden başlatmak ve demokratikleşmeye devam etmektir.
Bana göre Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yaptığını biliyor. Gerek Irak gerekse de Suriye’deki güç dengelerinin değişmeye başlaması, muhaliflere olan somut desteğin artması, İran’ın suç üstü yakalanması, sanırım Çin’in Türkiye tarafından İran ve Rusya’nın Obama tarafında ikna edilmesi, Barzani’nin Türkiye’den başka sığınacak limanının olmaması gelecek adına ümit vaad ediyor. Yakın bir zamanda daha iyi günlerin olacağını tahmin ediyorum. Ancak demokrasiden taviz vermek tüm sorunları artırabilir. Buna da dikkat edilmesi gerekir derim. Aksi bir durum ayrışmayı körükler ve düşmanlıkları derinleştirir. Bu da iç ve dış düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürer. Selam ve dua ile....
Yorum Yazın